Okyanusa Kulaç Atmak

3 1 0
                                    

Zara Larsson ~ Uncover

🌌

"Biz niye burdayız o zaman?" Diye sordum ortaya. Ali Mirza Akıncı yerinden kalkarak yanıma oturdu ve ortaya konuşurcasına öne eğilerek

"Suyun akışına girdiniz çünkü. Kulaç atarken geri dönülmez. Madem daldınız, ya boğulacaksınız ya yüzeceksiniz."

Beyin çok ilginç bir organ. Ne zaman nerede devreye girmesi gerektiğini çok iyi bilen bir makine aslında. Tıpkı şu an daha önce duyduğuma emin olduğum sözleri tekrar hatırlattığı gibi. Suyun akışı demişti Ali Mirza Akıncı. Suyun akışına girdiniz.

"Ne demek bu?" Dedim yüzümdeki merakla. Bakışlarını kilitlediği bardağından bana çevirdi. Yaklaşık on saniye gözlerime baktıktan sonra ekledi,

"Gel benimle." Ayağa kalktı ve elimi yakaladı. Eli yine sıcaktı. Bu adamın eli niye hep sıcaktı?

"Nereye gidiyoruz?" Ada'yla Yalın'ın bize baktığını gördüm. Ada'ya ne yapıyor dercesine başımı sallarken Yalın rahat görünüyordu. Muhtemelen ne olacağını biliyordu.

"Şeytanınız bol olsun beyler." Şeytanınız bol olsun mu? Burası kahve mi niye böyle söylüyordu?

"Ali Akıncı. Bende seni bekliyordum." Beyaz takımlı adam kinaye yüklü bir gülüşle ayağa kalktığında boyunun Ali Mirza Akıncının göğsünde bittiğini fark ettim. Adamın boyu benden bir kaç santim uzundu sadece. Yüzündeki gergin hatlar, muhtemelen oyunda kaybettiğinin göstergesiydi. Ellerini ceketinin ceplerine koyarak, rahat bir pozisyon elde etti. Aslında karşısındakine rahat olduğunu göstermek içindi bu. Lisede seçmeli ders olarak psikoloji almış ve vücut dili okumayı az da olsa öğrenmiştim. Yanımdaki adam elimi elinden hala çekmemişti. Orta yaşlı adam aralarında beyazların da bulunduğu sakallarını okşayarak ellerimize baktı bir an.

"Bu kız kim?" Dedi sonra.
O an elimi çekmem gerektiğini hissettim, fakat öyle sıkı tutuyordu ki, çekmeyi bırak oynatamıyordum bile.

"Tanımadın mı Sadri?" Dedi hafif şaşkın bir gülüşle. Tanımak mı? Burası mı fazla sıcaktı yoksa ben mi erimek üzereydim?

"Şu keskin mavi gözlere bakılırsa... tamam hatırladım. Seni sahnede mors eden kız." Dedi gülerek.

"Mors eden? Konuşmaya yüreği olan diyelim." Dedi bana gülümseyerek. O an ne oldu bilmiyorum, ama ani bir çıkışla elimi sıcak elinden çektim ve Sadri denen adama çevirdim bakışlarımı.

"Pardon araya girmek istemezdim, ama bu absürt konuşmadan hiç hoşlanmadım ve daha fazla burda süs bebeği gibi durmak istemiyorum. İzninizle." Başımı eğerek hızla uzaklaşırken casino sanki tamamen sessize alınmıştı ve duyulan tek ses benim topuklarımdı.

"Bu da mı mors değil?" Dediğini duydum Sadrinin. Masada ki diğer kişiler de gülmüşlerdi ve bu kendini beğenmiş avukat beyi biraz sinir etmişti sanırım.

Masa'ya döndüğümde Ada sessiz kahkahasını paylaşıyordu benimle. Yalın ise anlam veremediğim bir sırıtışla bakıyordu.

"Sen az önce onlara kafa mı tuttun?" Dedi gülerek.
"Sıkıldım." Demekle yetindim.

İtiraf et. Senin onu mors edemeyeceğini düşündü, ve sende intikam almak istedin.
Sen Dila Yıldızsın. Bir yıldız asla gururunu ezdirmez.

Avukat yere tepinircesine bastığı hızlı adımlarını bu tarafa yönlendirmişti. Yüzündeki ifade hiç de yumuşak değildi, aksine korkunç görünüyordu. Belki de ilk kez onu böyle asabi ve gergin görüyordum. Çene kasları seğiriyordu resmen. Aramızda bir adım kala adımlarını durdurmadan bileğimden kavradı ve sertçe kapıya doğru çekiştirdi.

VISÂLWhere stories live. Discover now