otuz

7.3K 331 19
                                    

*Selamlar canlarım! Valla dayanamadım. Bölümü hemen yazmak istedim. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Düşündükleriniz benim için önemli. Sizleri seviyorum. İyi okumalar.

ANIL

Sakinleşmeye çalışıp mutfaktan çıktım. Bedenimde gezinen siniri geçiremiyordum bir türlü. Lamia tehlikeli bir kadındı. Ona zarar verebilirdi. O zaman ne yapardım?

Düşüncelerimin bir türlü susmaması zihnimi altüst etmişti. Sağlıklı düşünemiyordum ki. Ardıç'ı yalnız bırakmıştım. Bu sefer pişmanlık doldu tüm hücrelerime. Canım daha çok sıkıldı. Tüm düşüncelerimi bıçak keskinliğiyle bölen bir ses duyuldu. Bir bedenin yere düşme sesi. Mutfaktan gelmişti.

Korkuyla bakışlarım mutfağın kapısına döndü. Adımlarım çivilenmiş gibi duraksadım. Bir şey olmuştu işte. Benim yüzümden olmuştu. Gitsene Anıl! Gidip baksana!

Göreceğim görüntü müydü beni mıhlayan yoksa pişmanlığın vücudumu kilitlemesi mi? Merdivenlerden Erim indi. Endişeli bakışları vücudumda gezindi.

"Ne oldu öyle? "

Ondan cesaret alıp koştum mutfağa. Her koşuşumda daha bir uzaklaştı kapı benden. Ulaştım sonunda. Fakat gördüğüm görüntü beni lime lime etmeye yetti.

Ardıç yerdeydi. Yerde kan vardı. Yerde kan vardı. Siktir. Kan vardı. Kan.

"Ardıç! "

Bağırışım az evvelkinden çok daha farklıydı. Kızgın değildi sesim parça parçaydı. Yanına gittim. Canı acıtmamaya çalışarak başını kaldırdım. Kaşı kanıyordu. Başka bir yerinde bir şey var mı diye hızlıca göz gezdirdim. Yoktu. Ama Ardıç baygındı. Güzel gözlerini bir daha görememe düşüncesi bedenimi esir aldı.

Elimi yüzünde gezdirdim. Dokunuşlarımı tanırdı Ardıç. Ama tepki vermedi. Dudağının kenarı kıvrılmadı mesela ya da huylandığı için kasları gerilmedi. Öylece yatmaya devam etti.

"Ardıç, buradayım. Allah kahretsin ki buradayım. Ne olur aç gözlerini. Ne olur yine bana bak ışıl ışıl. Özür dilerim sevgilim seni korumaya çalışırken en büyük zararı ben verdim. Ne olur aç gözlerini. Yalvarırım uyan. "

Durmadan aynı cümleleri tekrarlamam bir etki yaratmazken Erim'in beni sallamasıyla başımı Ardıç'tan zorlukla çevirdim.

"Bana bak! Kendine gel. Vakit kaybetmeden hastaneye gitmemiz gerek. "

Silkelendim.

Erim ayağa kalkıp telefonunu çıkardı. Sakinliğini nasıl koruyabiliyordu? Ambulansı araması, ikide bir Ardıç'ın nabzını kontrol etmesi, ambulansın gelmesi, bedeninin sedyeye hiç ama hiç yakışmaması hepsi hayal meyaldi. Erim Alin ile evde kalmıştı. Ardıç soğuk ambulans sedyesinde yatarken yanında ben vardım. Benim bile içim üşürken o üşümüyor muydu? Ellerini tutmak istedim. Yapamadım. Üzerime binen yükler buna izin vermedi. Ama Ardıç beni kokumda da olsa tanırdı değil mi? Yanında olduğumu bilirdi.

"Beyefendi inin artık, işimizi zorlaştırmayın. "

Görevlinin sert sesi ile bakışlarım yavaşça ona döndü. Gelmiş miydik? Transa girmiş gibiydim. Hareket etmem için aynı cümleyi tekrarladı. Ayağa kalktım kalkmasına ama mecalim yoktu ki yürümeye. Birisinin bana yardım etmesiyle ambulanstan indim. Sonra ise onu indirdiler. Soluk yüzüne rağmen güzeldi. Adımlarım kendimde olmadan ilerlemeye başladı. Ardıç'ı takip ediyordum. Beni durdurmasalardı devam da ederdim. Ama durdurdular.

"Beyefendi içeri giremezsiniz. Size haber vereceğiz. Lütfen burada bekleyin. "

Kabullenmekten başka çarem olmadığını biliyordum. Yaslandığım duvardan yavaşça yere kaydım. Oturduğum gibi yüzümü ellerimin arasına aldım. Nasıl bir şeye sebep olmuştum ben böyle? Vücudum zangır zangır titriyordu. Fiziksel bir acı istedim. Benim canım yansın istedim. Hiçbiri gerçekleşmedi. Tüm acılar onundu.

Babayım Ben Baba! *Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin