on sekiz

10.5K 498 44
                                    

ANIL

Sessizliğin can sıkıcı olduğu odada gözlerimi gezdirdim. Küçük Anıl yanımdaydı. Etrafta ne olup bittiğini anlamayarak oyuncağı ile oynuyordu. Geldiğimden beri neredeyse hiç boşalmayan evde Ardıç'ı görebilmek için bekliyordum. İki gün önce bayıldıktan sonra onu görme fırsatım olmamıştı. Aramıştım fakat açmamıştı. Mesajlarıma da bakmamıştı. En son teyzesi telefonu açmış, yalnız kalmasının ona daha iyi geleceğini söylemişti. Ama bu kadar dayanabilmiştim.

"Kusura bakmayın. Çok fazla gelen giden oluyor. " diyerek içeri giren Ardıç'ın teyzesine baktım. En fazla kırklarında olan bu kadının yüzü oldukça yorgundu.

"Yok yok asıl siz kusura bakmayın. Bir de benimle uğraşıyorsunuz. Ama ben Ardıç'ı merak ettim. " dedim.

Yüzünde acılı bir tebessüm belirdi.

"Nasıl olsun Ardıç? Öyle bitkin ki. Uyanmadı daha. Küçüklüğünden beri mutlu olmadı güzel yeğenim. Ne kaderi varmış anlamadım ki. Öyle affedici ki hâlâ yas tutabiliyor onca şeye rağmen. "

Pek bir şey anlamasam da anlamış gibi başımı salladım.

"Onu görebilir miyim? Eğer bir sakıncası yoksa tabii. "

Kadın gülümsedi.

"Görebilirsin tabii. Ben de markete kadar gidecektim. Ben gelene kadar yalnız bırakmazsın değil mi onu? "

Bırakır mıyım hiç?

"Bırakmam. "

"Tamam o hâlde. Anıl gel anneciğim gidiyoruz. "

Küçük Anıl annesinin bu sözüyle gülücükler saçarak annesinin kucağına koştu.

Kadın sağdaki odayı gösterdi.

"Burada Ardıç. " dediğinde yavaşça ayağa kalktım. Bana kısa bir bakış attıktan sonra evden gittiler. Heyecanımı bastırmaya çalışıp belki uyanıktır diye kapıyı tıklattım ama ses gelmemişti. Usulca araladım kapıyı.

Öylece yatıyordu. Yüzü oldukça solgundu, göz altları ise şiş. Onu görmüş olmak kalbimin ritmini değiştirse de kötü olduğunu bilmek canımı acıtmıştı. 

Yavaşça yanına yaklaştım. Yatağın ucuna oturduğumda göz kapakları titreşti. Çok geçmeden maviliklerini bana gösterdi. Dudaklarını zorlukla oynattı.

"Anıl. "

İsmim bir tek onun dudaklarından çıkınca bu kadar anlamlı geliyordu. Gülümseyip yanağını okşadım.

"Buradayım. "

Dudakları belli belirsiz kıvrıldı. Yatakta yavaşça yana dönerek bana yer açtığında nasıl davranmam gerektiğini bilemeyerek duraksadım. Fakat daha sonra yanına uzandım. Tek kişilik bir yataktı. O yüzden yan yatıyorduk.

"Daha iyi misin? " diye sordum.

Gözleri bu soruyla anında dolarken kendime küfrettim.

Avucumu yanağına yaslayıp baş parmağımla göz altlarına inmeye başlayan yaşlarını sildim.

"Özür dilerim. " dediğimde gözlerini kısa bir süreliğine kapattı.

"Sorun değil. Sadece daha alışamadım. "

Sesi çok yorgundu.

"İstediğin bir şey var mı? "

Başını onaylamazca salladı.

"Sadece bitsin istiyorum. " dedi acı içinde.

Yutkunamaz hâlde kaldım.

"Gel buraya. " deyip onu kendime doğru çektim. Kuş kadar kaldı. Küçüldü küçüldü ve göğüs kafesime yerleşti. Onu her şeyden korumak ister gibi sardım kollarımı. Saçlarının kokusu burnuma doldu.

Yıllardır içine attığı her şeyi söküp atmak istedim yorgun bedeninden. Yaşadıklarını unutmasını, her birinin yerine güzel anıların dolmasını istedim. Tüm güzellikler onun olsun istedim. Beni sevdiği için güzel kalbine teşekkür ettim. Ben de Ardıç'ı kalbime kabul ettim.

Seni seviyorum kırgın kız.
Seni asla üzmeyeceğim.

Babayım Ben Baba! *Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin