16

44 4 3
                                    


Durdum. Yapabildiğim tek şey yukardaki gözlerine bakıp öylece durmaktı.

'Girebilir miyim?'

Birkaç saniye daha ona bakıp başımı eğdim. Kapıyı biraz daha açıp içeri girmesine izin verdim. Kapıyı kapattıktan sonra içeri doğru girip etrafa bakan Yukhei'ye baktım. İkimiz de ayakta duruyorduk.

'Evin çok güzel.'

Bir şey diyemiyordum. Sadece bana arkasını dönüp etrafa bakan Yukhei'yi izliyordum.

'Oturabilir miyim?'

'Tabi.'

Oturduktan sonra bir süre birbimize baktık. Neler diyeceğini ve ona karşılık neler söyleyebileceğimi bilemiyordum.

'Nabi. Sen de otur lütfen.'

Yavaşça yanına yakın bir yere oturdum. Hafifçe titreyen, ovuşturduğum ellerime bakmaya başladım. Yüzüne direkt olarak bakacak cesareti yitirmeye başlamıştım.

'Evine bir anda böyle geldiğim için özür dilerim. Ama seni merak etmiştim. Hocanla karşılaştım. Ona sorduğumda evde olacağını söyledi. Sanırım o da uğrayacakmış sana. Önden gidebileceğimi söyledi. Bu yüzden böyle çatkapı gelmiş oldum.'

Sessizce sözlerine devam etmesini bekledim. Söyleyecek şeyleri olduğunu biliyordum.

'Seni çok merak ettim Nabi. Meraktan delirmek üzereydim. Sana bir şey oldu sandım ve seni sorabileceğim kimsem yoktu.'

Hafifçe kafamı salladım ama görmediğine bile emindim. Ara ara bana bakıyor. Ara ara etrafa bakıyordu.

'Telefonunun kaç gündür kapalı olduğunu biliyor musun?'

'Bilmiyorum.'

'Günler oldu. Sana attığım ilk mesajlar ulaştı ama ondan sonra attığım hiçbir mesaj gönderilmedi, aradığım zaman arama düşmedi. Hem sana bir şey oldu sandım hem de bana karşı kötü hisler beslediğini düşünmeye başladım. Halbuki konuşmayalı çok olmuştu. Ve ben senden hala bir cevap bekliyordum.'

Sessizce onu dinlemeye devam ettim. Gözlerine bakmak istiyordum ama kafam oraya gitmiyordu.

'Ama bugün o cevabı almaya gelmedim.'

Ona doğru döndüm. Gözlerinin içindeki hayal kırıklığı aniden içime işlemişti. Bu sefer o bana bakmaktan kaçınmaya başladı.

'Anlayabiliyorum Nabi. Beni sevmek ya da bana özel hisler beslemek zorunda değilsin. Eğer sende böyle bir zorunluluk hissettirdiysem bunun için gerçekten üzgünüm. Ama seni mutlu ettiğimi düşünüyordum. Kalbinde en ufak da olsa yerim olduğunu düşünüyordum. İyi ya da kötü bir şekilde yazdıklarıma geri dönüş yapacağını ve her ne olursa olsun bir şekilde konuşmaya devam edeceğimizi düşünüyordum. Ama sen hiçbir şey yazmadın.'

Doğrudan ona bakamıyordum. Aptaldım. Çok aptaldım ve hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu.

Yukhei ise bana döndü. İçindeki bütün duyguları söylemeye hazır olduğunu hissedebiliyordum.

'İşte o an, seninle yaptığımız her şeyi düşündüm. Teker teker her şey gözlerimin önünden geçti. Ve hepsinin anlamsız olduğunu düşündüm. Her şeyin boş olduğunu düşündüm. Ve sen cevap vermediğin her dakika bu düşüncelerim güçlendi. Şimdi ise...'

Biraz daha bana doğru döndü. Ona baktım. Gözlerinin içine baktım. Hafif hafif yaşlar birikmişti. Defalarca özür dilesem de geçmeyeceğini bildiğim bir kalp kırıklığına neden olmuştum.

maybe one day | jungwooWhere stories live. Discover now