9

119 8 12
                                    

Bir diğer önemli karakterimiz biraz geç olsa da bu bölümle giriş yapmış oldu :)

Okumanıza eşlik edecek bir müzik bıraktım.

Umarım beğenirsiniz :) Bölümümü özgün düşüncelerinize bırakıyorum. İyi okumalar :)






Los Angeles. Belki de bu dünyada bir çok kişinin onunla ilgili hayaller kurduğu, hayal kurmasa bile gidip göreyim dediği yer şuan gözlerimin önündeydi. Heyecanlıydım ama bu heyecan ayaklarımı yerden kesmek yerine beni daha çok motive ediyordu. Yollarda üstü açık arabalarıyla kahkaha atarak gezen gençler, küçük dükkanlarda senelerdir çalışan insanlar, bir bilgisayar oyunundan çıkmış gibi gözüken araba yıkama bölgeleri, her şeye heyecanla bakan turistler, bilmem kaçıncı gününü dışarda geçiren evsizler ve birazdan içine adım atacağım setler. Her şey çok farklıydı ve deneyimlenmek için bekliyorlardı.

Uçaktan iner inmez bana önceden önerilen otele gidip hemen eşyalarımı bırakıp, duşumu almış, üzerime rahat bir şeyler giyerek otelden ayrılmıştım. Hevesimin dışardan nasıl gözüktüğünü bilmiyordum ama çocukça gözüktüğünün de farkındaydım. İçimdeki hevesi biraz da olsa bastırıp profesyonelliğimi biraz daha ortaya çıkararak setlerin olduğu bölgeye yöneldim.

Her şey devasa geliyordu gözüme. Dekorlar, insanlar, setlerin içi, yüzlerini kesinlikle gördüğüm ama adlarını hatırlamadığım ünlü oyuncular... Gerçekten hem fiziksel hem de psikolojik olarak devasa bir görüntüydü. Yavaş yavaş 4. sete doğru ilerledim. Samuel adında bir adamı arıyordum. Samuel, Kang Min hocanın yakın arkadaşı aynı zamanda filmin de yönetmeniydi. Böyle bir şansın hayatta karşıma bir daha ne zaman çıkacağını bilmiyordum ama içimde şimdiden büyümeye başlayan özleme rağmen bu şansı en iyi şekilde kullanacaktım.

Biraz etrafa bakındım. Hiç görmediğim bir adamı nasıl bulacağımı düşünürken çalışan birini durdurarak sormak nihayet aklıma geldi ama buna da çekindim. Herkes odaklı bir şekilde durmadan çalışıyordu ve bunu bozmak istemiyordum. Biraz daha içeri girerek insanların etrafında toplanmış olabileceğini umduğum Samuel'i aradım.

'Yardım edebilir miyim?'

Arkamı döndüğümde kameraların yanında duran çocuğu gördüm. Sıcak bir karşılama edasıyla gülümsüyor ve neden burda olduğumu merak eden gözlerle bana bakıyordu. Aramızdaki mesafenin fazla olduğunu düşünerek yanına doğru gittim. O da kameraları biraz yanındaki çocuğa göz kulak olması için bırakıp bana doğru geldi. Yanına geldikçe ne kadar uzun olduğunu fark ettim. Sanırım Johnny ile aynı boydaydı fakat Johnny'den daha yapılı bir vücudu vardı.

'Merhaba. Ben yönetmeni arıyorum ama... açıkçası fiziksel olarak yanımdan geçse tanıyamam.'

Çocuk sözlerime gülerek karşılık verdi.

'Hoca için geldin ama hocanın kim olduğunu bilmiyorsun?'

'Evet tam olarak öyle.' Ben de anlatış biçimimin ne kadar garip olduğunu düşünerek gülümsedim. Çocukla konuşurken aynı zamanda arkasında duran kameralardan da gözlerimi alamıyordum. Onlarla çalışacağımı düşündükçe çocuksu heveslerim gün yüzüne çıkıyordu.

'Pekala o zaman gidelim. Sana hocayı göstereyim.'

Beraber yürüyerek setlerin iç kısmına doğru gitmeye başladık.

'Çalışmaya mı geldin?'

'Evet.'

'Çok iyi. Seninle iş arkadaşı olacağız.'

'Sanırım öyle.' Çekinerek ona baktım. Her ne kadar setlerde onlarca kez çalışmış olsam da kocaman bir sette yüzlerce insanla iş arkadaşı olmak beni heyecanlandırıyordu.

maybe one day | jungwooWhere stories live. Discover now