Bölüm 26

167 9 0
                                    




Dila

Gittiğinden beri bir kere bile aramamıştı. Bende çekirdek ailem hariç arayan kimsenin telefonuna bakmıyordum. Yüreğim beni nereye götürürse oraya gidiyor geziyor ve tozuyordum. Gündüzleri uyuyor geceleri doyasıya yaşıyordum. Alacaydı hayatım bende karanlıkla soluk alır olmuştum. Umursadığım herşey yerle bir olmuş umutlarım solmuştu. Yataktan kalkıp odanın camına doğru ilerledim. Kara bulutlar tüm göğü kaplamış yıldızlar görünmez olmuştu. En sevdiğim hava olmuştu yağmurlar... Hızla üstüme montumu alıp oda anahtarını cebime attığım gibi merdivenlerden inmeye başladım. Tıkılı kaldığım yerden çıkıp rüzgarlı hava ile karşı karşıya kalınca başımı göğe çevirdim. Birkaç damla burnuma düşünce minik bir tebessümle avuçlarımı göğe çevirip kaldırmaya başladım. Yağmur hızını arttırınca avuçlarıma damlayan su tenimi ıslattı. Denize doğru yürümeye başladım yağmur hızını artırırken bende adımlarımı hızlandırdım. Ankara'dan ayrıldıktan sonra aileme Alaz'ın iş için yurtdışında olduğunu belirtmiş ve yazlığa gideceğimi söylemiştim. Annem dinleneceğimi düşündüğü için bir şey söylememiş bende fazla üstelememesi için sesimin neşeli çıkarmak için elimden geleni yapmıştım. Ama içimde o denli acı varken bunu yapabilmek gerçekten çok zordu. Damlalar hızını arttırırken günlerdir doğru dürüst bir şeyler yiyemediğim için bulanan mideme rağmen yürüyüşüme devam ettim. Çimleri geçip toprak yoldan ilerlerken bir anda gök aydınlandı. Ve bir kaç saniye sonra gökgürültüsüyle yer gök inlemişti. Mide bulantım giderek artınca elim istemsizce karnıma giderken bacaklarım ayakta kalma iradesini kaybetti. Dizlerim yere vururken yağmura bulanan toprak kokusu ciğerlerime doldu. Midemde duran elim usul usul toprağa değip diğer elimde yanına alınca midemde ne var ne yoksa çıkarmaya başladım. Öylece düşüp kaldığım çamur birikintisi içinde yavaş yavaş kendime geldiğimde yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu. Safra haricinde içimden hiç birşey çıkamamıştı çünkü saatlerdir hiç bir şey yememiştim. Benden giden adamın ardından düştüğüm durum sonrası kalbimi hissedemiyordum. Elim titreyerek yüreğimin üzerine ulaştığında göz yaşlarım yağmura karıştı. Yüzüme ve bedenime damlayan her damla sanki tenimi dağlıyordu. İlk günden beri gidişini kabullenemedim. Beni ardında bırakışı o yaşadığımız geceden sonra benden kopup gidişine inanamıyordum. İnanmadığım halde neden bu kadar acı çekiyordum. Göğsümün ortasında çöreklenen bir yumru vardı, arınamıyordum. Nefes alamıyor aldığımda da yüreğime iğneler batıyor gibi canım acıyordu. Bebeğimiz bizden gittiğinde çok üzülmüştüm. Kötü olan ne varsa bitti derken o geceden sonra paylaştığımız mutluluktan ve tutkudan sonra bu gidiş neyin nesiydi. Sevdiğim adamı gözlerinde yarattığım hayal kırıklığını yok edememiştim. Denemiştim çabalamış ama yapamamıştım. Yatakta sıkıcı tutup bedenlerimizi birbirine mühürlediğimiz o gecedeki gibi beni sıkı sıkıya tutmasını istiyordum. Bedenim ıslanmayla birlikte üşümeye başlamış kollarım titreyerekte olsa kavuşmuştu. Sıkı sıkıya tutunup kendimi sarılarak ısıtmak isterken kulağıma yağmur sesinin arasından bir uğultu gibi sesler gelmeye başladı. Alaz beni bırakıp giderken nasıl hissedememiştim. Benden giderken ne düşünmüştü beni ne hale getireceğini bilmiyor muydu? Neredeydi şimdi? Beni nasıl bırakıp gitmişti. Neredesin Alaz? derken bükülü dizlerim ve bedenim sağ tarafaa doğru yavaş yavaş salınmaya başladı. Gözlerim kapanırken derman kalmayan kollarım düşmeme engel olmak için göğsümden açılıp tutunamamıştı bile toprağa. Başım çimenlere sertçe çarparken tanıdık bir sesin bağırışı çalındı kulaklarıma...

"Ahh Dila şu haline bak nasıl ıslanmışsın. Hadi ayağa kalk"diyen adama çevirdim başımı gülümseyerek elimi kaldırdığımda havalandım. Koyu karanlık, bir girdap gibi beni yavaşça içine çekerken yarı aralık gözlerimi ne tam açabiliyor ne de kapatabiliyordum. Karanlığa teslim olmak istemiyordum direndikçe içimin titremesi daha da artıyor göz yaşlarım birbiri ardına dökülüyordu.

AŞKIN RENKLERİWhere stories live. Discover now