15.bölüm

187 10 0
                                    

Alaz

İzmire geldiğimiz cumartesi günü hava günlük güneşlikti. Ayaz, Lila ve babamlar uçakla cuma gününden gitmişlerdi. İdil ve Dila ise perşembeden beri ailelerinin yanındaydı. Ben Sinan, Taner ve Eren iki araçla çıktığımız gece yolculuğunu tamaladığımızda ailem otelde kahvaltı yapıyordu. Taner taksiyle İdil'in yanına gittiğinde bizde otel oldalarına dağıldık. Annem Ayaz'da olduğu gibi yine herşeyi eksiksiz ayarlamıştı. Çiceğinden çikolatasına kadar organize ettiği isteme ve nişan seromonisi için akşam saat sekiz sularında Dila'nın ailesinin evinden olacaktık. Gece yolculuğunun yorgunluğu vurunca üstümü çıkarıp saatimi kurup uyumak için yatağa girdim.
Saat yarım gibi uyanıp yatakta duran tişörtü üstüme geçirirken kapım çaldı. Kim olduğunu tahmin ederek açtığımda "Yemek için aşağıya inmeyelim dedik" diyen Sinan Eren ve Ayaz'ın ardından odaya bir garson girdi. Sürdüğü servis arabası üst katı yemek doluyken altında kadeh ve viski şişesi vardı. Neden aşağıda yemek istemediklerini anlayarak
"Abartalım sonra havuza girip ayılırızın planlarını mı yaptınız? derken Ayaz kadehlere ve şişeye uzandı. Sinan buz kovasını açarken Eren garsona bahşiş verip kapıyı kapadı. Balkon kapısını açtığımda denizin kokusu geldi burnuma... Hafif esinti öğlen saatlerinde olmamıza rağmen bunaltıcı değildi.
"Bu manzarayada içilir birader. Nergis Sultan biraz endişeli malum içip toparlanamazsak rezil oluruz diye biraz söylendi. O yüzden fazla abartmayacağız sadece bu şişe ile günü sınırlandırdık. Kızı alıp gelelim sonra alem yaparız" diyen Ayaz'a kocaman gözlerle baktım.
"Sen mi diyorsun bunu bak hele sen gerçekten büyüyor musun?"dediğimde tebessümle elini omzuma attı.
"Şu anda aranızda en kıdemli benim. O yüzden sizi frenleme işini annem bana verdi"
"Ya bak sen"
"Oğlum bir saate Caner burada olur. Uçaktan inmişler Eylül'ü Dila'ya bırakacak sonra otele gelecek, gelene kadar en tecrübeli ben olduğuma göre ben ne dersem o"
"Lan beş kişiye bir litre viski yeter mi şuursuz?"
"Bana bak uyuz bana ikide bir şuursuz deyip durma yeminlen gözünün ortasına yumruğu yersin. Annem öyle talimat verdi. Sinan bile tamam dedi iki kadeh iç otur. Gece geldiğimizde ne kadar istersen içersin" dediğinde açlıktan kazınan midem yüzünden daha fazla itiraz edemedim. Servis aracını ve odadaki sehpayı balkona çıkaran Eren'ın arkasından Sinan bir sandalyeyle dışarı çıktı. Kendimize masa yaptığımız servis aracanın etrafına geçtiğimizde Eren
"Bu evlenme işi bulaşıcı galiba. Sıra kimde acaba Sinan'da mı yoksa bende mi? Hayır bileyimde ona göre masraflar için daha fazla hazırlık yapayım" dediğinde Ayaz kıs kıs gülmeye başladı.
"Beni niye katıyorsun oğlum? Şimdi bir şey derdim de neyse?"deyip geçiştiren Sinan'dan sonra Ayaz lafa daldı.
"Sinan işi yaş ona takılma. Ama sen bir evlenmeye karar ver. Biz elimizden ne gelirse yapmaya hazırırız" dediğinde Eren
"Ben daha aklımı peynir ekmekle yemedim birader. Baksana adama" deyip elini omzuma attığında "Bir haftada nasıl çöktü? Bu iş meşakkatli istemesi, nişanı, düğünü, evi" dediğinde denize başımı çevirdim. Keşke sadece o kadarla sınırlı kalsaydı. Tüm dert para olsaydı da ödeyebildiğimi ödesem ödeyemediğime de borçlansamdı. Bizim sıkıntımız maddiyat değildi duygular, hisler ve bir çok şey karşılıksızdı. O an düşünceli halime dikkat kesilen Sinan "Alaz valla neye ihtiyacın varsa" dedi maddiyatı kast ettiğini çok iyi biliyordum.
"Herşey tıkırında babam yapıyor büyük kısmını o yüzden hiç dert etmiyorum. İşlere sıkılıyorum bu ara hem çok yoğun hemde dolar kurunun oynaklığı beni yoruyor" diye bahaneler sürüp derdimi örtbas ettiğimde kimseden çıt çıkmadı. Bir kaç saat sonra Dila'yı istemek için evlerine gidecektik. Öncesinde sadece bir kere telefonla konuşmuş ve planlamayı yapmıştık. Aramızdaki uzaklığı kimseye belli etmeden nasıl yaşayacaktık?

Tıraş olmuş yeni aldığım takımı üstüme giyinmiştim. Annem devamlı oturma kırışır diye uyardığı için ayakta bekliyordum. Bir saat sonra her şey bitecekti ve bende rahatlayacaktım. Gergindim ama nişanlanacak insan aynı zamanda mutlu olmalıydı. Maalesef öyle bir duyguyu içimde barındırmıyordum. Ayaz arabayı park yerinden alıp geldiğinde annemler daha aşağıya inmemişti. Sinan Caner ve Eren otelin önünde sigara içerken sohbete devam ediyor bir yandan da bana laf sayıyorlardı. Ayaz yanıma gelip sırtıma baktıktan sonra elleri ile düzeltmeye başladı.
"Kes artık şu üstümü başımı düzeltmeyi Ayaz"
"Olmaz damatsın sen jilet gibi olman lazım" derken çok ciddiydi. Kaşlarımı kaldırıp "Oğlum senin içine ne kaçtı?"diye sordum.
"Benim içime Lila kaçtı, seninkine de Dila kaçacak gör bak. Ama dersen ben onun içine kaçarım o ayrı" dediğinde hafiften sesimin tonunu yükselterek "Şuursuz"dedim.
"Sende başka bir laf bilmiyorsun"

AŞKIN RENKLERİWhere stories live. Discover now