17.bölüm

189 11 0
                                    

Alaz (cuma öğlen & akşam)
Öğle yemeğinden sonra odasına çıktığından beri aşağıya inmemişti. Kaçak dövüşüyor ve yukarıda bir haltlar karıştırıyordu. Bombayı ne zaman patlatacağını bilmiyordum ama hazırlıklıydım. Akşam yedi gibi merdivenlerden pıtır pıtır indiğini duyunca yerimden kalktım. Mutfağa doğru gitmiş ışığa dokunup buzdolabını açmıştı. İçeri girdiğimde elinde tuttuklarına bakarak, "Karnın mı acıktı?" diye sordum. Cevap vermek yerine kafasını salladı. Ve dolaptan çıkardığı malzemeleri yıkamak için lavaboya yöneldi.
"Ben yapayım mı?" diye sordum.
"Yo, ben yaparım" dedi ve dolabı açtı. Kocaman bir salata kâsesi çıkarıp ton balığı konservesini içene döküp limonladı.
"Sadece salatayla doyacak mısın?" dediğimde boynunu çevirip kızgın bir ifadeyle, "Bana karışma Alaz" dedi ve tüm malzemeleri yıkamaya başladı. Kesme tahtasını alıp bıçağa uzandığında masaya oturdum. Tezgâhta oradan oraya gidiyor, malzemeleri yıkayıp süzgece koyuyordu. Salata malzemelerini bir iki kere yıkadı, sonra kesme tahtasına yerleştirdi.
Yerimden kalkmayacaktım ama lavabodaki kaba su doldurup sebzeleri sirkeli sudan geçirmesi gerektiğini söyleyip yerimden kalktım. Sirkeyi uzattığımda, "Alaz, sen yokken de ben kendime bakıyordum. O yüzden işime karışma..." deyip bıçağı sertçe eline aldığı anda sabrım son demleriydi. Tezgâha döndüğünde arkasından yaklaşıp bıçak olan sağ elinin üzerine sağ elimi koydum. Bu ani hareket karşısında tepki vermedi. Bedenlerimizin birbirine yaklaşmasıyla derin bir nefes aldığını fark edip kulağına yaklaştım, "Ama artık ben varım. O yüzden her işine karışırım" dedim ve sol elimi üzerine koyduğum sol elini kıvırcıkları kâseden alıp kesme tahtasının üzerine koyması için yönlendirdim.
Ellerim ellerinin üzerinde kesmeye başladığımız malzemeleri doğradıkça salata kâsesine koyduk. Mutfakta kesme tahtasının üstündeki bıçağın çıkardığı sesten başka çıt çıkmıyordu. Kesilecek malzemeler bittiğinde bıçağı bıraktı. Ama ben bileklerini bırakmadım. Tezgâh ve vücudum arasındaki dar alanda sakince dönüp başını kaldırdığında, "İstiyor musun?" diye sordu. Basit ama nereye çekersen de oraya gidecek bir soruydu. Muzur bakışımı anlayıp itiraz etmek üzere ağzını açacakken, "Evet" dedim.
Genzinde heyecanla birikeni yutarken başını hayır anlamında salladı. Bileğini bıraktığımda kendini yana doğru çekti ve hapsettiğim alandan kurtuldu. Tekrar dolaba gidip benim için de ton balığı çıkarttı. Ayrı bir kâse daha hazırladıktan sonra malzemelerin hepsini karıştırıp zeytinyağı ve tuz ekledi. Bana hazırladığı kaseyi uzattıktan sonra kendi tabağını bir tepsiye koyup mutfaktan çıktı. Salatanın tamamını yedikten sonra dağınıklığı toplayıp televizyonun başına geçtim. İzlediğim filme odaklanamıyordum.
Her ne kadar benim açımdan her şey sorunsuzmuş gibi davranmaya çalışsam da son birkaç haftada olanlar beni de bedenen ve zihnen yormuştu. Dışarı çıkıp bir şeyler içmek iyi gelecekti. Arabaya binip sitenin içindeki kafeye doğru yol almaya başladım. Anahtarı valeye verip içeri girdiğimde birkaç kişi loş ışıkta maç izliyor, birkaç kişi de barda içkisini içiyordu. Ben de tabureye oturup dirseklerimi bara dayadığımda barmen gelip ne istediğimi sordu.
"Bir kadeh sek viski lütfen" dedim. Yaptıklarım doğru muydu, bundan sonra olaylar nasıl gelişecekti ve ben ne yapacaktım bilemiyordum. Karım abimin eski sevgilisi, ben ise ona vurulmuş bir derbederdim. Hamileliği kullanarak onu yanımda tutma imkânı bulmuştum ama ya bebeğe bir şey olursa ya da hamilelik son bulursa? O zaman Dila ne yapardı? Arkasına bile bakmadan gider miydi yoksa benimle mi kalırdı? Kafamda hiçbirinin cevabını bilemediğim onlarca soru vardı. Viskiyi bir dikişte bitirdikten sonra içmenin çare olmadığını kabullenip eve döndüm. Alt kattaki misafir odasına geçip üzerimdekileri çıkarmadan yatağa uzandığımda kalbimin çaresilikle acıdığını hissettim.
Gözüme biriken bir damla yaşın akıp gitmesine izin verdiğimde göz kapaklarım da ağırlaşmaya başladı. "Bu gece geçsin, belki bir mucize daha olur" diyerek gözlerimi kapattım. Sabah uyandığımda neredeyse yattığım şekilde uyanmıştım. Telefonuma uzandım. Saat 9'a geliyordu. Odadan çıktığımda Dila ortalarda yoktu, Leyla Hanım'ın da gelmesine daha üç saat vardı. Üst kata çıkıp giyinme odasında duş alıp üzerimi değiştirdikten sonra tekrar aşağı indim.
(burası cumartesi sabah olacak bu arada sonra aşağıda akşama geçilecek)

AŞKIN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin