Bölüm 14

114 13 16
                                    

Bölüm şarkısı: TINI- Acércate

"Evime hoşgeldin Aden Güneş."

Bakışlarımı önünde durduğumuz eve çevirdiğimde kaşlarımı kaldırdım. Tamer Gökdağ gibi bir adamın ailesinin böyle bir evde yaşaması imkansızdı. Ev iki katlı, boyası eskimiş, oldukça eski bir evdi.

"Emin misin?" Sorduğum soruya gülüp eve yöneldiğinde hızla motordan inip onu takip ettim. Kapının önüne geldiğimizde tekrar bakışlarını bana çevirdi. "Bak neden diye sorma ama şimdi evin arkasına gidip beni orada beklemeni istiyorum." Kaşlarımı çatıp bir kapıya bir de Efe'ye baktığımda Efe kolumu tutup beni evin arka tarafına doğru çekiştirmeye başladı.

"Kendine atraksiyon mu arıyorsun neden kapıdan giremiyoruz?" Evin arkasında durduğumuzda Efe üst kattaki bir pencereyi gösterdi. "Evet Aden hiç işim yok hayatıma atraksiyon arıyorum. Burada bekle ben eve girip şu açık pencereden sana bir merdiven uzatacağım tamam mı?" Gözlerimi devirip başımla onayladığımda gülümsedi. "Devirme gözlerini, bunu çok yapıyorsun şaşı kalacaksın." İnatla tekrar gözlerimi devirip dil çıkardığımda dilime bakıp sırıttı. "Çocuk gibisin Aden bekle burada." 

İkinci kat çok yüksek değildi, pencerenin yanından geçen bir boru hattı ve benimde gelişmiş bir beynim ve eğitimim vardı. Duvarın çıkıntılarına ve boruya tutunarak altmış yedi saniyede açık pencerenin önüne önüne gelip içeri girdim.

Küçük bir odaydı açık pencereye rağmen her yere Efe'nin o sakinleştirici etkili kokusu sinmişti. Odanın içinde ilerleyip masanın üzerinde duran fotoğraf çerçevesini elime aldım. Bir kadının kucağında oturan bir çocuk ve bir bebeğin resmiydi. Bebek Efeydi. Bu mavi gözler başkasına ait olamazdı zaten. Bir ya da iki yaşlarında olmalıydı. Yanında duran ondan bir iki yaş büyük gözüken yeşil gözlü çocuk ise Egeydi. Gözleri şimdiki gibi ruhsuz bakmıyordu aksine mutlulukla dolu gözüküyorlardı.

İnsanların gözlerini okumayı öğrenemeyen Hilal Atabey bile Ege'nin gözlerindeki duygusuzluğu fark edebiliyordu.

Gözlerimi kadına çevirdiğimde çocuklarının aksine zorla gülümsediğini fark ettim canı yanıyormuş gibiydi ve bir diğer detay ise hamile olmasıydı.

Yok ebesinin nikahı Gökdağın üç varisi mi vardı. Yani görevim hem Ege'yi hem Efe'yi hem de kardeşlerini mi öldürmek miydi?

Koridorda yürüyen Efe'nin nefes seslerini işittiğimde bir şey taşıdığını fark ettim. Elimdeki çerçeveyi bırakıp tekrar camın önüne geldim ve kapının açılmasını bekledim. Kapı açılınca önce arkası dönük Efe'yi ardından da kapıdan sokmaya çalıştığı merdiveni gördüğümde kahkaha atmaya başladım.

Efe merdiveni hızla bırakıp cebinden bir çakı çıkarıp bana fırlattığında hızla yüzümü sağa çektim ancak hazırlıksız yakalandığım için çakı sol yanağımı hafifçe kesip arkamdaki duvara saplandı.

"İyi atıştı." İçeridekinin ben olduğunu anlayan Efe hızla koşup yüzümü ellerinin arasına aldı ve yanağımı incelemeye başladı. "Aden sen deli misin? Nasıl çıktın buraya?" Yüzlerimiz arasında sadece bir kaç santim olduğu için fısıltımı duyabilirdi. Endişeyle yanağımdaki kesiği izleyen gözlerine baktım. "Tırmandım." Gözlerini yanağımdan çekip gözlerimle buluşturdu "Tırmandın?" Başımla onayladım "Çok zor değildi pencerenin hemen yanında bir boru var ve-"

%2Where stories live. Discover now