Gidenin ardında kalan kanayan yara - Bölüm 21 (Part 1)

En başından başla
                                    

Soobin hyung arıyor...

Hyungun beni araması gayet normaldı çünkü ara sıra konuşuyorduk ama ekranda ismini görür görmez içimdeki huzursuzluk iyice artmıştı. Sesli bir iç çekip aramayı cevapladığımda sebepsizce içimden dualar ediyordum.

"Efendim hyung?"

"Jisung neredesin?"

Telaşlı sesi ve bir anda selamsız konuya girmesi kaşlarımın çatılmasına neden olunca "Eve gidiyorum hyung. Bir şey mi oldu?" diye sorduğumda elim ayağım çoktan buz kesmişti. Ne olduğunu bilmiyordum ama kesinlikle bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.

"Biz çocuklarla Minho'nun evine geldik. Açıkçası her yıl bugün onu yalnız bırakıyorduk ama bu yıl sen hayatında olduğu için bazı şeylerin değişeceğini düşündük. Şimdi Minho'nun evinin önündeyiz içeriden sesler geliyor. Kapıyı çalsak da açmıyor. Seni aramak dışında aklıma bir şey gelmiyor."

"Hyung bugün ne günü ki?"

Her saniye kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatırken aynı zamanda boğazıma sarılan görünmez ellerin sıkıca yüzünden nefessiz kalmış gibiydim. Omuzlarıma çöken ağırlığın etkisiyle her an dizlerimin üzerine çökecektim sanki.

"Bilmiyor musun? Bugün Minho'nun babasının ölüm yıl dönümü."

Ölüm yıl dönümü.

Sesler.

Bugün bana ulaşamazsan endişelenme.

Bir anda zihnimde bomba gibi patlayan kelimeler tüm ruhumu, aklımı darmadağın etmişti. Dizlerimdeki son gücün de kaybolmasıyla birlikte dizlerimin üzerine düştüğümde Soobin hyung bir şeyler söylemeye devam ediyordu. Kalbime saplanan acı o kadar fazlaydı ki ağzımı açıp tek kelime söyleyecek halim kalmamıştı.

Konuşmam lazımdı. İçeri girmelerini söylemem gerekiyordu ama lanet olsun ki korku tüm organlarımı felç etmişti.

"Jisung? Jisung orada mısın? İyi misin?"

"Hyung," demiştim kendimi sıkarak. Tükeniyordum. Bir şeyler yapman gerek Jisung. Kendine gelmen gerek. "Hyung ne olur hemen eve girin. İçeri girdiğinizde görecekleriniz sizi korkuta bilir ama lütfen hemen eve girin. Ben de geliyorum."

Gözlerimden akan yaşları umursamadan son bir güçlü zorlukla ayağa kalktığımda ilerideki taksi durağına ayağımı sürüklüyordum. Lütfen ona bir şey olmasın. Lütfen.

"Jisung ne diyorsun? Ne göreceğiz? Endişelendiriyorsun beni. Ne oluyor?"

"Hyung kapının yanında küçük bir sepet ve onun içinde dergiler var. Dergilerin altına bak. Orada anahtar var onu alıp hemen içeri geçin. Ne olur çabuk olun ben hemen geliyorum." dediğimde zorlukla taksiye binip adresi vermiştim. Halimi gören taksici yolcu koltuğuna bıraktığı açılmamış suyun kapağını açıp bana uzattığında titreyen elimi uzatarak suyu almış, kısık sesle teşekkür etmiştim.

"Tamam. Tamam Jisung. Sadece içeri girdiğimizde ne göreceğimizi bana söyler misin? Polis veya ambulansı aramamız gerekiyor mu?"

Sesinden az çok ne demek istediğimi anladığını hissetmiştim. Gözlerimi kapatıp kafamı taksinin koltuğuna yasladığımda "Hayır, sadece siz girin. Başkasını görürse daha büyük tepkiler gösterebilir. Bu yüzden, lütfen onu korkutmadan sakince girin." demiştim son gücümle ve telefonu kapatıp dizimin üzerine bırakmıştım. Ve o ansa zihnimden dakikalardır silinmeyen ses bir kez daha çınlamıştı.

Babamın ölüm yıldönümünde kendimi kaybedip istemeyeceğim şeyler yapıyorum. 

***

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin