50 - His

16.7K 1.4K 378
                                    

"...Asya arayınca duydum Özgür'ün sesini. Susturamıyoruz diyince gitmek zorunda kaldım. Abinleri teyzen zorla dinlendiriyordu. Onlara söylemek istemedim."

Derin bir nefes alıp bir kez daha öptü sevdiğinin elini Ateş. Güzel yüzüne baktı uzun uzun.

"Annesini çok özlüyor o Eylül, Özgür sensiz yapamaz. Çok zor susturdum, göğsümde uyuyakaldı biliyor musun? Parmağımı tuttu yine, çekmek istemedim."

Sessizliğe karşı bir kez daha iç çekti. Gece ikiden beri buradaydı, kimse yokken konuşmak istemişti onunla. Gün ışıkları odaya süzülürken, yavaşça ayağa kalktı.

"Bulacağım onu sevgilim." dedi saçlarını okşarken. "Sana bunu yaptığı için, nefes aldırmayacağım ona."

"Ateş."

Asya, daha fazla dayanamayıp içeri girdi. Saatlerdir buradan ayrılmayan kardeşine baktı hüzünle.

"Koluna baktıralım artık. Yarım yamalak pansumanla olmaz."

"İyiyim ben. Ömerler uyandı mı? Karakola geçeceğim Eylül yalnız kalmasın."

Ağır ağır Ateş'in yanına yürüdü. "Didem Hanım gelir gelmez sakinleştirdi onları. Uyusunlar biraz. Ben beklerim merak etme."

"Okula gitmeyecek miydin sen?" dedi Ateş telaşla. Eylül bir saniye olsun yalnız kalmamalıydı, korkuyordu.

"Saat daha sabahın altısı Ateş. Öğrencilerim dokuzda gelmeye başlıyor. O zamana çok var daha endişelenme."

Ateş ağır ağır başını sallayıp gidecekken ablasının sesiyle duraksadı. Asya korkuyordu, Ateş'in yediğini içtiğini görmemişti. Babasının anlattığına göre karakolda da ruh gibi dolanıyordu.

"Önce biraz yemek ye, sonra git. Babam sana zaten haber verir bir şey olursa."

Uzatmamak için "Tamam." dedi Ateş kısaca. Biliyordu ki, bunun için vakti yoktu. Karakola gidip bütün kamera kayıtlarını tekrar tekrar incelemesi gerekiyordu.

Baran gibi hastalıklı bir insanın, rahat rahat gezmesine izin vermeyecekti. Acı çektirmek istiyordu, çığlık atsın istiyordu. Sevdiğinin çektiklerinin acısını çıkartmak istiyordu.

Onu hücreye atıp ömrünün sonuna kadar orada kalmasını sağlamak istiyordu.

Gözleri Eylül'ün üzerindeyken, ablasına seslendi.

"Onu yalnız bırakma olur mu?"

Asya hüzünle başını salladığında Ateş dışarı attı kendini. Merdivenlere yönelirken gördüğü Didem Hanım ile adımları durdu. Kucağında Özgür vardı.

"Günaydın oğlum." dedi Didem Hanım bitkin bir şekilde. Gözleri şişmiş, kızarmıştı.

"Günaydın Didem Hanım." diyerek yanıtladı. Özgür, Ateş'i görmesiyle yorgun bedenini ona yöneltti.

"Özgür'üm." Kucağına alır almaz sıkıca öptü yanağından. Minik başını Ateş'in omzuna koyan Özgür, bir elini de onun çıkmaya yüz tutmuş sakallarına uzattı.

"Uyumadı mı hiç?" diye sordu Didem Hanım'a.

"Ömer ile uyumuşlar biraz. Bakıcısına götürdük ama durmadı, ağlıyor sürekli güzel yavrum."

Didem Hanım'ın yorgun haline karşı küçük bir nefes verdi. Özgür'ü de bu şekilde bırakamazdı.

"Siz de gidin dinlenin Didem Hanım. Özgür ile ben ilgilenirim."

Ufak bir tebessüm etti Didem Hanım. Ateş'in omzuna yatan Özgür'e baktı. Birbirlerine karşı duydukları şefkat içini ısıtmıştı. Onu onaylamasıyla Ateş, Ömerlerin olduğu odaya girdi sessizce. Hepsi huzursuz bir şekilde koltuklarda uyukluyorlardı. Sessiz olmaya çalışarak, Özgür'ün çantasını alıp çıktı.

En BaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin