- Büyük Karar -

611 81 3
                                    


Sabah uyandığımda hemen Serra'yı aradım. Okula gitmek için bizim evin önüne gelmişti. Bende hemen hazırlanıp çıktım.

- Günaydın!

- Günaydın! Nasılsın?

- İyi. Sen?

- Bende iyiyim. E teklif işini konuştun mu?

- Evet. İzin veriyorlar. Bende istiyorum ama çok zor olacak bizim için. Sen konuştun mu?

- Evet. Benimkilerde izin veriyor. Zaten birlikte grup olarak çıkış yapacağız. Eğer birimiz ayrılırsa diğerimizde devam etmeyecek. İyi ki benim arkadaşımsın.

- Sende benim iyi ki arkadaşımsın. Aslında hiçbir şey için değil de seninle grup olarak çıkış yapacağımız için çok mutluyum. Sektörün en iyisi biz olalım olur mu?

- Olur hem de çok güzel olur.

- Okuldan sonra Emir Bey'i arar konuşuruz olur mu?

- Olur.

Okula vardığımızda herkes garip davranıyordu. Garip derken alışılmadık bir şekilde iyi davranıyorlardı. Bir günde ne kadar çok şey değişmişti. Aslında her şeyin farkındaydık, bizde kimseye çaktırmadan her zaman yaptığımız gibi çok tatlı, şirin ve saygılı davrandık. Derslere girdik, çıktık. Okuldan sonra yakındaki bir kafeye oturduk.

- Kesin arayacak mıyız yani?

- Evet!

- Peki o zaman. Dur kartı çıkartayım arayalım.

Karttaki numarayı aradık. Konuşmak için Şirket'e çağırdılar. Toparlanıp şirkete gittik. Gitmemiz epey uzun sürmüştü çünkü yolu karıştırmıştık. Gittiğimizde önümüze bir sözleşme koydular. Sözleşmede yazan koşullar çok karmaşık ve zordu. Emir Bey'in odasına girdik, içecek bir şeyler getirdiler. Emir Bey yani şirketin CEO'su konuşmaya başladı.

- Kızlar hoş geldiniz!

- Hoş bulduk Emir Bey.

- Bey değil abi, Emir Abi.

- Peki Emir Abi.

- Beni aradığınıza göre herhalde kararınızı kesinleştirdiniz?

- Evet, ama ben bir şey sorabilir miyim?

- Tabi ki! Seni dinliyorum Serra.

- Bir günde, bir video ile bize böyle bir teklifte bulundunuz. Şirketi dün biraz araştırdım dediğiniz gibi en iyilerinden biri. Peki neden bizim hakkımızda hiçbir şey bilmeden bir videoya güvenerek böyle bir teklifte bulundunuz?

- Serra Demir on beş yaşında, okul ikincisi. Tek çocuk olduğu için kendini şanslı hissediyor. Annesi ve babası kendi şirketlerinde çalışıyor. Kendisi İngilizce biliyor. Biri ile arkadaşlık kurmayı tercih etmez ama Çiçek onun bu kararını değiştiren tek kişi oldu.

Çiçek Arslan on beş yaşında, okul birincisi. Bir erkek kardeşi var. Annesi ve babası kendi hastanelerinde çalışıyor. Ailesi zengin olmasına rağmen koleje vermiyor koleje karşı olduklarını söylüyor. Kendisi İngilizce biliyor, bir zamanlar Fransızca ile ilgili azda olsa bir tanışmışlığı var. Okullarında şarkı ve dans kelimesinin geçtiği bütün etkinliklere katıldı. Arkadaşlık kurmada pek iyi değil ama kurduğu arkadaşlıkları sürdürmede ustadır. Yaklaşık bir ay önce arkadaşı sandığı iki kişinin kendisine âşık olduğunu öğrendi.

- E şey tamam anladık biz.

- Aslında bizi bizden daha iyi tanıyorsunuz.

- Birazda öyle denebilir Çiçekçim ama biz sizi dün keşfetmedik. Yaklaşık bir yıldır sizi izliyoruz, dinliyoruz. Sözleşme bile çoktan hazırdı sadece ikinizin birbirinizi görmenizi bekledik. İkinizin de sesini dinlerken huzur buluyoruz. Aslında herkesin aradığı ama bulamadığı kızlardansınız. Akıllı ve güzel...

- Teşekkür ederiz.

- Rica ederim! Peki kararınız nedir?

- Biz teklifinizi kabul etmek istiyoruz.

- Peki o zaman ben size kuralları, yapmanız gerekenleri ve size verilen süreyi yani imzayı attıktan sonra yapmanız gereken şeyleri söyleyeyim.

- Peki.

- Dinliyoruz.

- Öncelikle okulunuzdaki başarınızı sürdürmeye devam edeceksiniz. Okuldan sonra buraya geleceksiniz biz size burada bir yer ayarlayacağız ve siz artık burada kalmaya başlayacaksınız. Burada kalmaya başladıktan sonra sabah erkenden uyanıp okula gitmeden spor hocamızla sıkı bir program uygulayacaksınız. Okuldan sonra şoför sizi alacak ve ses eğitmeninizin yanına getirecek yaklaşık dört saat sesinizi doğru kullanma üzerine çalışacaksınız. Dersiniz bitince hemen dans eğitmeniyle dans ve esneklik üzerinde çalışacaksınız. Dans eğitmeninin yanındayken çalışma süreniz uzayabilir ama kısalmaz. Hoca dersi bitirdikten sonra kendi başınıza stüdyoda prova yapacaksınız. Aslında yemek yemeye bile zamanınız olmayacak. Yani yatağınıza uzandığınızda kurduğunuz hayaller için uykunuzdan vazgeçeceksiniz. Ve bunları en iyi şekilde yapmanız için verilen süre bir ay. Şu an dans eğitmeni, ses eğitmeni, spor hocası yani sizin için gerekli olacak her şey hazır. Eğer bunlara rağmen kabul etmek istiyorsanız henüz reşit olmadığınız için imzayı aileniz atmalıdır.

- Gerçekten çok zor olacak bizim için. Ben bilmiyorum aslında istiyorum ama bu kadar zorluk... Ne bileyim oturduğum yerden hayal kurmak çok güzeldi ama hayata geçirmek ne kadar zormuş. Sen ne diyorsun Çiçek?

- Bende emin değilim ama istiyorum. Serra biz yaparız ben bize güveniyorum. Birkaç yıl sonra keşke dememek için bunu yapmalıyız çünkü bunu istiyoruz. Ne diyorsun imzalayacak mıyız?

- Evet!

- Peki o zaman. Birde Emir Abi ben sana bir şey sorabilir miyim?

- Tabi ki! Seni dinliyorum Çiçek.

- Biz Serra ile daha önce ne olmak istediğimizi konuşmuştuk. Tamam bu hayalimizdi ama ben mimar Serra ise stilist olmak istiyor. Yani şey biz çıkış yapınca üniversiteye gitmemize izin verilecek değil mi?

- Tabi ki! Şirket sizin özel hayatınıza kararlarınıza karışmaz tabi gereken ilgiyi gösterirseniz. Eğer şirketin sizden beklediği kadar yükseldiyseniz, her alanda kendinizi geliştirdiyseniz şirket size şirketi ilgilendirmeyen konular hakkında karışmaz.

- Bilgilendirme için teşekkür ederiz.

- Ne demek ben teşekkür ederim. Yani şimdi sözleşmeyi imzalıyor musunuz?

- Evet.

- Evet.

- Peki o zaman. Teklifi ailenizle konuştunuz değil mi ?

- Evet. Kabul ettiler.

- Tamamdır o zaman ailenizi sözleşmeyi imzalamaları için buraya çağırıyorum. Zaten yine buraya geldiklerinde bende bilgilendirme yaparım.

Ailelerimiz avukatlarla birlikte gelmişti. Sözleşmeyi en ince ayrıntısına kadar okudular, düzeltmeler yaptılar. En sonunda imzaladılar. Tebrikler, konfetiler, alkışlar... Şirket, pasta bile getirmişti. Ne gerek vardı ki? Aslında vardı daha fazlasına da gerek vardı çünkü biz daha demin önümüzdeki on yılın sözleşmesini imzalamıştık. Aslında evlenmek gibiydi, bazı çiftler on yıl bile evli kalamıyorken biz on yıllık bir sözleşme imzalamıştık. O an geleceği gördüm sanki on yıl boyunca bu şirkete bağlı çalışmak... Neyse artık yaşayıp göreceğiz.



Hep keşke demekten korktum fakat keşkelerle doluydum.

BeKaZoRaWhere stories live. Discover now