¹⁸"lighthouse & jealousy"

79 8 40
                                    

Herkese merhaba!

Hâlâ burada olup kitaplarımı okuyan, bana her şekilde destek olan arkadaşlarım; hâlâ buradaysam ve şevkim kırılmıyor ise bu sizin sayenizde. O yüzden sizlere çok ama çok teşekkür ediyorum.

Hepinizi çok seviyorum ve uzatmayarak bölümle sizi birlikte bırakıyorum. Yorumlarınız, fikirleriniz ve oylarınız sürekli belirttiğim gibi benim için çok değerli.

İyi okumalar!

Öpüldünüz!

❤️

••

"Neyin var, güzelim?"

Penelope, irkilerek yanına oturan sevgilisine döndü. Karşısındaki televizyona daldığını o an anlamıştı. Oturuşunu düzeltti ve oflayarak başını Harry'nin omzuna koydu.

"Penelope?" dedi, Harry, kaşlarını çatarak. Genç kızın elini tuttu ve diğer eliyle de mis kokulu saçlarını usulca okşamaya başladı. "Ne oldu?"

"Bugün Jess ile konuşmak için yanına gittim."

"Dün konuştuğumuz konu için mi?"

Genç kız, başını salladı olumlu anlamda.

"Ne dedi peki?"

"Bir şey söyleyemedim, Harry." diyerek derin bir iç çekti, Lope. "Tam konuşacağım sırada Mike aradı. Bilemiyorum. O Jess, onu tanıyoruz ve yanlış şeyler düşünerek haksızlık ettiğimi hissediyorum. Bu kötü hissettiriyor."

Harry, kollarını sıkıca sevgilisine doladı. Çenesini Penelope'nin başına yasladı ve iç çekti. "Kötü hissetmene gerek yok, güzelim. Sadece aklına takılan bir şeyi açıklığa kavuşturmak istedin o kadar."

Penelope, dudaklarını araladı ancak bir şey söylemeden hemen geri kapattı. Harry'ye asıl şüphe duyduğu şeyi söyleyemezdi. Zayn'in adını duyduğunda bile kendisini nasıl sıktığını biliyordu ve bu sefer durum çok daha ciddiydi.

"Haklısın." dedi, kısaca. Ardından tebessüm etmeye çalışarak başını kaldırdı ve aşık olduğu yeşil gözlere bakmaya başladı. "İyi ki yanımdasın, Harry." dedi, derin bir nefes alıp verirken. "Seni seviyorum."

Harry'nin dudaklarında aşk dolu, gamzelerini ortaya çıkartan bir gülümseme oluştu. Penelope'ye hiçbir şey söylemedi. Onun yerine aniden genç kızın dudaklarına yapıştı. Penelope, böyle bir şey beklemediği için ve Harry'nin hızından dolayı sadece birkaç saniye ne olduğunu anlayamadı. Hemen ardından ellerini sevgilisinin ensesine koyup dudaklarını biraz daha bastırdı, kendisine nefes aldığını hissettiren dudaklara.

Tutku dolu öpüşmeyi Harry, yavaşça geri çekilerek durdurdu. Tutkudan koyulaşan gözleri, genç kızın tıpkı kendisininki gibi arzu ile parlayan elalarına kenetlendi. "Saat geç oldu sanki." dedi, dudaklarına haylaz bir gülümseme yer edinirken. "Odamıza gitmeye ne dersin?"

Penelope, kendisini tutamayıp gülerken başını sallayarak onayladı Harry'yi. Aynı zamanda bir anda çok sıcakladığını ve yanaklarının kızarmaya başladığını hissediyordu.

The Sun Go Down | Styles.Where stories live. Discover now