¹²"investigation & two pairs of eyes"

85 11 83
                                    

Selam canlarım!

Biliyorum, akşam dedim ancak internetim yoktu ve açıklamayı yaparak bölümü ancak atabiliyorum.

Bu bölümden sonra hikaye daha karmaşık ve hızlı bir hâl alacak, canlar. Sonra "Yazar, sen ne yaptın?" , "Hazır değildik buna." falan demeyin. :D

Neyse, uzatmadan sizi bölümle başbaşa bırakayım ben.

Öpüldünüz!

❤️

••

Şerif Boris Walker, elindeki vaka dosyasını biraz daha sıkı tutup odasının kapısını açtığında, masanın önündeki sandalyede oturan kişiyi görmesiyle gerildiğini hissetti. Liseden beri yakın arkadaşı olan Andre Campbell, başını öne eğmiş ve elleri arasına almıştı. Odanın kapısı açıldığı an başını kaldırıp kapıya doğru bakmış ve karşısında Boris'i görür görmez ayaklanmıştı.

"Artık lütfen bir şeyler bulduğunu söyle, Boris." dedi, çatallaşmış sesiyle. Saatlerdir ağlamış olduğu, sadece bir kez bakılarak anlaşılabilirdi. Tamamen çökmüş görünüyordu; gözleri kan çanağına dönmüş, gözaltları morarmış, sesi ağlamaktan kısılmıştı.

Şerif Walker, bakışlarını Andre'den kaçırıp onun yanından geçti. Masanın önüne gelince elindeki dosyayı ve şapkasını masaya bıraktı.

"Boris?"

Boris, derin bir nefes alarak arkasını döndü. "Özür dilerim, Andre." dedi. "Çok özür dilerim ama hâlâ bir şey yok."

Andre Campbell, duydukları karşısında gözlerini sıkıca yumdu ve sesinin çıkmaması için dudağını ısırmaya başladı.

"Sana bir söz verdim. Penelope'yi bulacağım."

"Bir hafta olmak üzere, Boris." diyerek gözlerini ağır ağır açtı, Andre. Sesindeki kırgınlık ve bir o kadar da sakinlik, çıkacak olan fırtına öncesi sessizliğin habercisiydi. "Ve sen söz vermene rağmen tek bir ipucu bile bulamadın."

"Elimden geleni yapıyorum. En iyi adamlarımla beraber-"

Şerifin sözünü kesen şey, Andre'nin net bir şekilde söylediği cümle olmuştu. "Beni de soruşturmaya dahil et."

"Ne?"

"Beni duydun. Kızım ortada yokken, nerede, nasıl ve kiminle olduğunu bilmiyorken elim kolum bağlı beklemekten bıktım artık! Bir şeyler yapmalıyım, Boris. Beni anlıyorsun, değil mi?"

"Bak, Andre, seni elbette anlıyorum ancak bu-"

"Ya beni soruşturmaya kendin dahil edersin ya da ben kendi başıma kızımı ararım." dedi ve tüm siniriyle Boris'e yaklaşıp çatık kaşlarıyla yüzüne baktı. "Anladın mı, Şerif?"

Ardından Boris'in hiçbir şey söylemesine zaman tanımadan arkasını döndü, tüm siniri ve hiddetiyle odadan çıkıp gitti.

"Yüzün neden asık bakalım?"

Penelope, yanına gülümseyerek oturan sevgilisine baktı ve başını belli belirsiz sallayarak dudaklarına küçük bir tebessüm yerleştirmeyi denedi.

The Sun Go Down | Styles.حيث تعيش القصص. اكتشف الآن