~3-5~

768 75 12
                                    

"Cidden bu kadar basit miydi?"

Loki masadaki taşları gösterirken diğerleri şokla ona bakıyordu. Ben de derin bir nefes aldım. Noodlemı karıştırmaya devam ettim.

"Demek öyleymiş. Şimdi tek gereken Kaptan Marvel. O, bu taşların gücünü elbet taşır. Güçlü bir kadın."

Noodleımı yemeye başladım bir yandan. Tavuklu harika bir şey. Öhm her neyse. Esnedim ve labaratuvara yol aldım.

"Eldiven için tasarımlara başladım ben merak etmeyin. Yarın sabaha bitmiş olur. Loki sen de kardeşin ile biraz vakit geçir. Sonra seninle konuşurum ben."

Asansöre bindim. Asansör aşağıya doğru inerken bir yandan noodle yiyordum. Kata gelince yürümeye başladım. Kapıya parmak izimi okuttum ve içeri girdim. Kapıyı kitlerden Lily'e kimseyi almamasını tembihledim. Dönen sandalyeme oturdım ve ekrana baktım. Her şeye az kalmıştı. Sadece bir parmak şıklatma ve her şey düzelecekti. Masanın üzerindeki planlarıma baktım. Cidden nerden nereye gelmiştim ben. Öncesinde sadece hackerlık yapıp örümcek adamı araştıran bir fandım ben. Şimdi... Şimdi ise bir Avengers üyesiyim. Bazen her şey çok zor oluyor. Planlara bir göz gezdirdikten sonra sandalyemi iterek eldivenin oraya gittim. Son bir kaç ayar kalmıştı. Bu olanlar yüzünden iki gündür uyumamıştım. Bir gün daha uyumasam sorun olmazdı sanırım. Eldiveni aldım ve sabitleyicilere taktım. Kenardan büyüteç gözlüklerimi aldım ve gözlerime taktım. Uzun iş beni bekler.

Bir süre eldiven ile ilgilendikten sonra Lily'nin bana seslenmesi ile yerimden sıçradım.

"Patron, Bay Stark ısrarla içeri girmek istiyor. Eğer içeri girmezse zor kullanıcakmış."

İç çektim ve işime geri döndüm.

"Gelsin."

Eldiven ile uğraşırken kapı açılıp kapanma sesi geldi. Azar geliyor gibi hissediyorum.

"İki gündür uyumamışsın. Bunun yanında tek yediğin şey noodle olmuş. Cidden kendini fazla kaptırıyorsun."

Onu takmayarak işime devam ettim. Bu eldiven sabaha bitmeliydi. Birden elimdeki kaynak makinesi alınca korkarak Tony'e baktım. O ise bana hem ciddi hem sinirli bir şekikde bakıyordu.

"Şu haline bak... Lena gözlerin çökmüş ve bembeyazsın resmen."

"Ben iyiyim. Sadece bir gece daha... Bir gece daha ve bunu bitiricem."

"Lena ne kadar istesende Peter seni böyle görmek istemezdi değil mi?"

Peter demesi ile istemsizce titredim. Gözlerimi ondan kaçırdım ve önüme döndüm.

"Onun geri gelmesini istiyorum sadece..."

"Geri gelicek. Hem Buruce ve ben varız. İkimizde bitirebiliriz bu eldiveni."

"Ama ben ya-"

"Bu kadar yeter. Hadi bakalım. Yatmaya. Hem Pepper ve Nat eğer seni yukarı çıkartmazsam beni öldürceklerini söyledi."

İç çektim. Yavaşça ayağa kalktım. İlk sendelesem de masaya tutundum ve başımı tuttum. Tony endişelenmiş olacak ki beni belimden tuttu.

"Cidden uyumalısın."

"Sadece üç saat. Sonra beni uyandırıcaksın."

"Tamam tamam. Sadece üç saat bla bla. Hadi seni oraya götüriyim."

*******

Yataktan sıçrayarak doğrulduö. Bu sesler de neydi. Gözlerimi kırpıştırarak etrafa baktım. Etraf kıp kırmızıydı. Ve nedense yangın kokusu alıyordum. Yataktan korkuyla kalktım. Titreyen bacaklarımla kapıya yol aldım. Açmaya çalıştım ama açılmıyordu. Kilitliydi. Ve duman içeri sızıyordu. Hemen dolabıma gittim ve bir tişörtümü aldım. Masanın üzerindeki vazoya yöneldim. Çiçekleri kenara attım. Vazodaki suyu tişörte döktüm. Islak tişörtü kapının altına koyarak dumanın gelmesini bir süre engelledim. Cama gittim. Camdan dışarı baktığımda gördüğüm şeyle donup kaldım. Her yer yanıyordu. Kaçacak yerim yoktu. Dehşetle ve korkuyla yere düştüm.

"Çok kötü değil mi?"

Bağırarak arkamı döndüm. Loki bana bakıyordu ruhsuzca. Anlamayarak ona bakıyordum.

"Neler oldu burada?"

Loki yavaşça yanıma geldi ve eğilip bana baktı. Yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına koydu. Gözlerim büyüdü istemsizce.

"Sana başka bir evrenden görüntüler gösteriyorum. Merak etme rüya sadece bu. Burası senin olmadığı bir evren."

Bakışlarımı ondan çektim ve dışarı baktım korkuyla.

"Şu an bu üst yağmalandı. Avengers'ın hepsi öldü. Ve Vision bütün eveni yok etti."

İstemsizce titredim. Cidden çok kötü bir his.

"Bana neden gösteriyorsun bunları?"

"Anlamaya çalışıyorum... Sen nesin Helena Stark?"

Ve bağırarak yataktan kalktım. Terlemiştim. Odama bir göz attım. Yangın yoktu. Derin bir nefes aldım. Duvardaki saate baktım. Siktir... BENİ UYANDIRMAMIŞ!

Hızlıca ayağa kalktım ve odadan çıktım. Etrafta kimse yoktu. Asansöre gittim ve aşağıya indim. Laboratuvara yol aldım. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Bütün bakışlar bana döndü.

"Bana haber vermediniz."

Eldivene yol aldım. Cidden iyi olmuştu ve taşlarsa takılmıştı.

"Sana da merhaba Lena."

Başımı aşağa yukarı salladım. Başımı kaldırıp diğerlerine baktım.

"Kaptan Marvel nerede?"

"Buradayım. Pardon geciktim."

Havalı kadınımız giriş yaptığında gülümsedim. Eldiveni gösterdim.

"Bence kaldırabilirsiniz efendim. Buna inanıyorum."

Gülümsedi ve eldivenin yanına geldi. Yanımda bir hareketlilik hissesince başımı kaldırıp gelene baktım. Tony bana gülümsüyordu. Gülümsedim ve önüme döndüm. Kaptan Marvel eldiveni aldı ve eline taktı. Merakla bakarken bir leyler oluyordu. Çığlık attı ilk ama sonra kendine geldi. Dişlerini sıkarak parmağını şıklattı... Eee? Eldiveni çıkardı. Kolu biraz kötü olsada ses seda yoktu. Gülümsedim. Birden bir patlama desi geldi. Gözlerim büyürken saatimden kameraları büyük hologram yaptım. Thanos'un gemileri...

"Ne-Ne işi var burada?"

"Bizi buldu. Çabuk herkes hazırlansın."

Herkes odadan çıkarken ben de ayağa kalktım. Masaya yol aldım. Sanırım üzerinde çalıştığım şeyi deneme vakti.

****
Hızlı hızlı koridordan geçerken kırık olan cama yaklaştım. Kaskımın yüz kısmını kapattım. Lily bana selam veriirken gülümsedim. Sanırım mor ve turuncu renklerinç taşıyan bu zırh bana yeterince yardım ederdi. Parmağımı şıklattım ve uçmaya başladım. Savaş alanına giderken bir yandan canavlarla savaşıyordum. Giden kişiler geri gelmişti. Yani... O da gelmişti. Hızlıca etrafı tararken aşağıda onu gördüm. İstemsizce durdum. Gözlerim dolarken onun yanına yol aldım. O ise canavarlarla savaşıyordu. Bir bomba attım ve onları savuşturdum. Peter kafasınu kaldırıp bana doğru baktı. Aşağıya indim ve onun karşısında durdum. Kaskımı çıkardım. Ona yaklaştım. O da bana yaklaşırken sıkıca ona sarıldım. İstemsizce ağlıyordum bir yandan.

"Özür dilerim. Özür dilerim çok özür dilerim."

Çenemden tuttu ve ına bakmamı sağladı. Onunda gözleri doluydu. Gülümsedi bana.

"Sorun yok güzelin benim. Senin suçun değil."

Dedi ve yüzüme eğildi. Dudaklarını dudaklarıma kaparken istemaizce titreyerek gözlerimi kapadım. Sonunda... Savaşta da olsak sonunda...


Hacker/Peter Parker (Bitti)Where stories live. Discover now