-20-

2.5K 173 30
                                    







"nereye gidiyoruz bu saatte tanrı aşkına?"

"sus ve bizimle gel jimin amma boş yaptın sabahtan beri."

"ulan yavşak, anneme açıklama bile yapamadım." dedi jimin sinirle yoongi'ye.

"şu an önemli olan annene ne dediğin değil, düş önümüze."


taehyung ve sevgilisi yoongi arkadaşlarını jeon'un söylediği kafeye götürmeye çalışırken bir yandan anlamaması için oldukça büyük bir savaş veriyordu. gereksiz uzayan ayrılık ve jimin'in asla jungkook'u dinlemek istememesi işleri yokuşa sürüyordu. karanlık sokakları aydınlatan sarı sokak lambalarının altından birer birer geçen üç beden hedefteki kafeye vardıklarında jimin anlamaz bir şekilde taehyung'a döndü.

"ne işimiz var burada? gecenin bir saati kafein isteğin mi arttı?"

"emin ol evde olup yoongi ile yiyişmek şu an burada olmaktan daha zevkliydi göt."

tae arkadaşına söylediklerinden hemen sonra gözlerini devirdi ve devam etti:

"senin mutluluğun için buradayım. şimdi geç içeri."

jimin önünde duran yoongi'ye omuz atıp içeri geçtiğinde etrafa kısa bir göz gezdirip iç çekti. siyak kapüşonlusu ve siyah pantolonu ile depresyonda olduğu belli olan bedeni fark eden tabii ki sevdiceği jeon'du. hızlıca yerinden kalkan jeon sevgilisinin yanına adımladığında namjoon oturduğu yerden arkasını dönüp onlara bakmıştı.

"hoş geldin..." dedi kısık sesiyle jeon.

"senin ne işin var burada?" jimin şaşkınca ve iğrenir bir şekilde eski sevgilisine baktığında jeon'un içinden bir şeyler söylemek geçse de bir süre sadece bakınmakla yetindi.

"gel otur şöyle, lütfen."

"istemiyorum jeon. göreceğimi gördüm, daha fazlasına katlanacak gücüm yok."

jimin hızla arkasını dönüp gidecekken taehyung'u görmesi ile duraksamış ve çatık kaşlarıyla yüksek sesle konuşmaya başlamıştı:

"beni buraya bunun için mi getirdin amına koyayım? seni yakın arkadaşım sanıyordum."

yüzünde sinirli ve alaycıl bir ifade bulunduran jimin'i yoongi kesmişti.

"bir bok bilmeden yargı dağıtacağına önce neler olduğunu dinle, kimseye ahkam kesmeye hakkın yok."

namjoon gerilen ortama daha fazla dayanamayarak olaya el atmak istemesinden dolayı sakince masadan kalktı ve gençlerin arasına ilerledi. gülümseyerek jimin'e el uzattığında mırıldanmıştı.

"merhaba jimin, ben namjoon. jeon'un en yakın arkadaşıyım"

"ne yakını lan?" yoongi bunu dedikten sonra sinirle jeon'a bakmış ve kaşlarını çatmıştı fakat olayın daha da kızışmaması için sevgilisi onun koluna hafifçe vurmuştu.

"yani? seni tanımak bana ne kazandıracak ki?"

"jungkook'u." dedi namjoon gülümserken.

jimin'in artan siniriyle kahkaha atarken ortama bakarak konuşmaya devam etti.

"jungkook'u kazanmak isteyen kim?" diye devam eden jimin'i taehyung bölmüştü.

"sen günlerdir jeon bana dönsün diye ağlamıyor musun amına koyayım?"

"siktir oradan."

jeon derin bir nefes alarak onları böldüğünde eliyle saçlarını geriye taramıştı. jimin'e yaklaştığı sırada onun geri çekilmesiyle o da sinirlenirken konuştu.

"ben hiçbir şey yapmadım. namjoon'da kanıtlar var. bize bu oyunu kuran hoseok ve soojin."

jeon tek nefeste söylediği cümlelerin ardından jimin'in siniri yerini şaşkınlığa bıraktığında mırıldanmıştı.

"ama o senin yazın..." kısık çıkan sesiyle konuşan jimin uzun süredir hasret kaldığı jeon'un gözlerine bakmıştı bir süre.

"evet benim ama olay o değil. sana yalvarırım namjoon'u dinle, o soojin'in üvey abisi. ayrıca eski lisemde de çok yakın arkadaşımdı."

zaten yelkenleri suya indirmeye niyetli olan jimin usulca kafasını salladığında namjoon ile bir masaya oturup konuşmaya başlamıştı. o sırada jeon'un yanına gelen yoongi bir elini omzuna atıp mırıldandı.

"hepsi benim suçum değil mi? üzgünüm jeon bu kadar deli olacağını tahmin edemezdim."

"saçmalama hyung, hoseok'la muhabbeti olan tek sen değilsin."

"bir gün o hoseok'un ağzını yırtmak istiyorum." tae'den çıkan sesle ikili hafifçe kıkırdarken taehyung devam etmişti.

"eğer jimin'i tanıyorsam birazdan gelip sana sarılacak. yani bu iş de bitmiş demektir."

"teşekkür ederim çocuklar."

"yani kaç öpüşmemizi böldün bilmiyorum ama önemli değil." taehyung ortamı tekrar yumuşatırken dakikalar sonra kırmızı gözleri ile jimin çıkagelmişti yanlarına. jeon onu böyle görmeye dayanamıyordu, içi gidiyordu sevdiğini öyle görünce. sımsıkı sarılmak istedi ama jimin'in tepkisinden korktuğu için engelledi kendini. namjoon dudaklarını birbirine bastırıp jeon'a baktığında başını olumlu anlamda salladı. her şey bitmişti artık, jimin gerçeği biliyordu.

"derste ders dinlenir orospu çocuğu! senin yüzünden geldiğimiz hallere bak. ne kadar acı çektiğimin farkında değil misin?" gece geç saat olduğundan dolayı kafenin boşluğundan yararlanan jimin oldukça yüksek sesle bağırıyordu.

"sadece senin mi canın yandı? bana inanmaman kalbimi paramparça etti jimin! seninle oynayacak olsam her dakikamı sana vermez ve her dakika seni öpmezdim. bakışlarımın bile sana ne kadar aşk dolu olduğunu göremeyecek kadar körsün sen!"

ikili karşılıklı ağlamaya başladıklarında birbirine sarılmış ve onca günün acısının çıkartırcasına sıkmışlardı bedenlerini. jeon miniğinin kokusunu o kadar özlemişti ki, kendinden geçmesi için yeterli bir sebepti bu.

"hangi k-drama bu?" ortamın büyüsünü bozan taehyung ile herkes ona bakarken tüm herkes gülmüştü.

"ne? bunların anca dizilerde olduğunu düşünürdüm."

"ben sana dizilerde olan  başka sahneler de göstereceğim." dedi yoongi. bu çocuğun hiç utanması yoktu.

jeon miniğinin yüzünü elleri arasına alıp gözlerine baktığında mırıldandı.

"seni çok seviyorum jimin, buna inan artık.

"özür dilerim jeon, bunu bir daha aklımdan asla çıkarmayacağım..."

the player | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin