-12-

3.7K 259 81
                                    

"ders bitmiştir arkadaşlar."

jimin kitaplarını çantasına yerleştirdiğinde yakın arkadaşı tae'ye selam vermiş ve ayaklanmıştı. jeon'un tüm dikkatiyle onu izlediğini biliyordu. bu yüzden aslında hareketlerine dikkat ederek ve yüzünde cilveli bir gülümseme ile toparlanıyordu. her iki kolunu da omzuna taktığı çantayla beraber jeon'un sırasına ilerledi ve sessizce mırıldandı.

"jungkook-shi, benimle gelir misin?"
"seninle, ben. nereye? ne zaman? şimdi mi?"

jungkook'un tatlı telaşı onu gülümsetmeye yeterken başıyla onayladı ve çantasını hızlıca toparlamasını izledi. ondan önce davranarak sınıfından çıktığında kenarda duran, jeon'un daha önce çok kez seviştiği kızın sesini duymuştu.

"bay eşcinsel park, nasılmış acaba?"

jimin umursamayarak ilerlemeye devam ettiğinde kız tarafından kolunun çekilmesine engel olamamıştı.

"sana diyorum pislik."

jimin hâlâ susarak kızın laflarını dinlerken gözlerini devirmiştim.

"jeon'a ne teklif ettin, nasıl kendine bağladın bilmiyorum fakat onun erkeklerden hoşlanmadığına eminim! öyle olsa benimle sevişmez ve aşık olduğunu söylemezdi!"

kızın yüksek sesle söylediği cümleleri arkadan gelen jeon duymuş olacak ki dilini yanaklarına bastırıp derince bir iç çekmişti.

"soojin-ah, hâlâ sana aşık olduğumu mu düşünüyorsun? üzgünüm ama seninle erkeklerden hoşlandığımı unutmak için sevişiyordum, üstelik beni tatmin etmiyordun bile."

park'ın elinden tutup ilerlemeye başlayan jeon aklına gelen şey ile duraksamış ve son kez kıza dönmüştü.

"bir daha jimin'e yaklaşırsan değil bana attığın mesajların ekran görüntülerini, seviştiğimiz anların videosunu okula yayarım."

kızın affalaması ile beraber jeon çıkışa ilerlediğinde okul bahçesinde miniğini durdurup bir elini yanağına koymuştu.

"üzgünüm park, böyle olsun istemezdim."
"herkesle sevişiyor musun?"
"o ne demek şimdi?"
"açık bir soru jeon, hangi kızı görsem seninle seviştiğinden bahsediyor."
"hayır jimin, ben canım istediğinde sevişen biri gibi mi gözüküyorum?"
"evet?"
"jimin-shi, çok yanlış tanıyorsun beni."
"insanların tanıdığı kadar tanıyorum diyelim ona, bana yapmadığın şey kalmadığından seni boktan farksız görüyorum."
"ne yani herkes beni bok olarak mı görüyor? tanrı aşkına şu yakışıklılığıma bak, şu bedenime bak. insanlar bana tapacak durumda."
"egoist bir boksun."

jimin arkasına bakmadan yürümeye başladığında jeon sırıtarak ona ilerlemiş ve beline hafifçe vurmuştu. o sırada kendini çeken bedenle beraber onun belinden tiki olduğunu öğrenmişti.

"tikin mi var? tanrı'm çok tatlısın."
"hayır anlık yaptın diye öyle oldu."

jeon gülmeye başladığında jimin de aynı şekilde onunla beraber gülmüş ve okuldan çıkmışlardı. aklına gelen şey ile jeon tekrardan duraksarken fısıldadı.

"beni nereye götürüyorsun?"
"aşıklar tepesine."
"vay be, utanmaz ve açık sözlüsün."
"jeon gidince göreceğin yeri neden saklayayım ki senden?"
"ayrıca zekisin."
"öyle derler."

park kendini öve öve yürümeye devam ettiğinde jeon ona hayran gözlerle bakmaya başlamıştı. dalgalı saçları ve dolgun dudaklarıyla yüzüne karşın esen rüzgarla beraber tapılası gözüküyordu adeta. parıldayan dudaklarını sömürmek gelirken içinden istemsizce dudaklarını dişlemiş ve tuttuğu çantasının kolunu sıkmıştı.

bu zamana kadar yaptığı tüm hataların telafisini ödemeye, jimin'e aşık olmaya hazırdı. jungkook cidden pişmanlık hissediyordu zira jimin yanında olmayınca kendini suçlu, yalnız hissediyordu.

okulun "kötü çocuk" imajlı fakat aslında yumuşacık kalbe sahip jeon jungkook'u, okulun en güzel çocuğu park jimin'den hoşlanmaya başlamıştı. aşksa aşktı, o ona katlanmaya razıydı.

"hey jeon!"

duyduğu ses ile düşüncelerinden sıyrılan beden etrafına baktığında çoktan gelmiş olduklarını gördü. gülümseyip ona seslenen bedene baktığında kollarını sıkıca karşısındaki miniğine sardı.

"jimin-ah, özür dilerim."
"jungkook, ne oluyor?"
"yaptığım her şey için özür dilerim, meğerse seni tanısam gerçekten hoşuma gidecek bir çocukmuşsun."
"jungkook-"
"bekle bitmedi; günlüğünü yırttığım için de spor salonunda bağırdığım için de ve okul gazetesinde seni rezil ettiğim için de."
"tamam jeon, hepsi geçti gitti. hâlâ kırgınım fakat aşkım bunun önüne geçebiliyor."
"yani sen bana baya baya aşıksın?"
"jeon keyfimden bu acıları çekmedim, baksana senden vazgeçemiyorum bile."
"o zaman park jimin, beni kendine aşık et."

park duyduğu teklif karşısında gözlerini büyültürken dilini dudaklarında gezdirmiş ve hafifçe sırıtmıştı.

"seni kendime aşık edeceğim, üstelik erkek arkadaşımken."
"erkek arkadaşın mı? çıkma teklifi gerekiyor bunun için."
"evet, sevgilim olman gerekiyor."
"sevgilin?"
"jeon, anla artık."
"neyi- siktir. tanrı'm, park jimin ne yapıyorsun kalbime inecek! bir anda çıkma teklifi edilir mi?"

birbirleri arasında gülüşen yeni çift sıkıca sarılırken jeon jungkook etrafına bakmayı ihmal etmemişti. tam karşı tarafta lüks arabanın önünde duran iki erkeğe odaklandı. yandaki yoongi hyung'una çok benziyordu. üstelik birbirlerini öpüyor, sarılıyorlardı. jimin'den ayrıldığında parmağıyla onları işaret edip dikkatinin oraya gitmesini sağladı.

" şuradaki çocuk yoongi hyung'a benzemiyor mu?"
"aa evet, onun da mı bir erkek arkadaşı varmış?"
"onun erkeklerden hoşlandığını dahi bilmiyordum."
"yanındaki kim o halde?"
"tam göremiyorum ki."

jeon gözünü kısıp dikkatlice baktığında olduğu yerde kalakalmıştı. sertçe yutkunup jimin'in duyabileceği şekilde mırıldandı.

"bu jung hoseok..."

the player | jikookWhere stories live. Discover now