17.BÖLÜM

264 32 218
                                    

Eğer bir sonraki bölüm bol bol gülmek istiyorsanız bu bölüme bol bol yorum yapın olur mu???? Bir sonraki bölüm çok güzel çünkü.

Sizi seviyorum.

Sabah uyandığımda yine aynı otel odasındaydım. Uyanalı neredeyse yarım saat oluyordu ve gözlerim sadece camdaydı. Yağmur hızla yağıyor, camlara çarpıyordu. Gökyüzü kasvetle boyanmış gibi gri renge bürünmüştü. Sehun'un kolu, karnımın üstünde olduğu için henüz kalkmaya yeltenmemiştim.

Gözlerimi komodinin üstündeki dijital saate çevirdiğimde sekize geldiğini gördüm. Artık kalkmam gerektiğini biliyordum, hastaneye gitmem gerekiyordu ama Sehun beni sıkıca sarmış, alnını sırtıma bastırmıştı. Kıpırdamadım. Uzun süre, dün gece hissettiğim mutluluk sanki yıllar öncesine aitmiş gibi hissederek dışarıyı izlemeye devam ettim.

O uzun sürenin ardından Sehun hafifçe kıpırdandı. Karnımdaki kolunu kaldırıp elini omzuma yerleştirdi ve saatine baktı. Daha sonra yorganı üstünden attığını, ufak bir esnemeyle banyoya ilerlediğini fark ettim.

Bakışlarım ellerimi içine hapseden pijamanın, kollarında dolaştı. Siyah saten kumaşı parmaklarımın sıkarken gözlerim bir kez daha cama dönmüştü. Çok geçmedi, Sehun tekrar geldi. Yatağın üstüne oturduğunu, çöken ağırlığından anlamıştım. Bir kolunu karnımın hemen kenarına bastırıp yüzüme eğildiğinde gözlerimi ona çevirdim.

"Günaydın," dedi kısık sesle, uykunun izlerini üstünden silmeye çalışıyordu. Dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurup geriye çekildiğinde, gözlerimle onu takip ettim. "Ne zaman uyandın?"

"Kırk dakika falan oluyor." diye mırıldandım. "Uyanmanı bekliyordum."

"Yiyecek bir şeyler söyleyeyim." deyip ayağa kalktığında, gözlerimi çıplak sırtında dolaştırdım ve yatağın içinde doğruldum. Yatağın kenarında duran pantolonunu bacaklarından geçirip kemerini bağladı.

"Sen kendine söyle, benim hastaneye gitmem lazım." deyişim, duraksayıp bana bakmasına sebep oldu ama gözlerim gözlerine dokunmadan yorganı itip ayağa kalktım. Ellerimi başımın üstünde birleştirip gerindikten sonra bir ensemeyle camın önüne geçtim ve soğuk olduğunu anlamam için sadece bakmam yetti.

"Bana kızgınsın değil mi?" diye sordu Sehun arkamdan. Bedenimi usul usul ona çevirdiğimde, yatağın kenarına oturduğunu gördüm. "Dün gece gitmen gerektiğini söylediğim için. Hiçbir şey söylemedin ama bana kızmışsın, belli oluyor."

Kısa bir duraksamanın ardından yutkunup başımı iki yana salladım. "Değilim."

Başını salladı. "Öylesin."

Gözlerimi yerde dolaştırdım ama sırtım cama yaslanmıştı. Sağ elimle sol kolumu ovuştururken bir kez daha yutkundum. Daha sonra bir kez daha, "Değilim." diyerek banyoya ilerledim.

Banyonun içine girdiğimde ilk işim yüzümü yıkamak oldu. Saçlarımı suyla düzene sokup üstümdeki Sehun'un geceliklerinden kurtuldum ve onları katlayıp bir köşeye bıraktım. Daha sonra dün gece çıkarttığım kıyafetlerimi geri giydim. Çoraplarımı hızlıca ayaklarıma geçirip siyah botlarımı giydim ve aynanın önüne ilerledim.

Yüzükleri parmaklarıma geçirmek yerine cebime tıkıştırdım, kolyeyi boynuma, saatimi de bileğime takıp aynadan kendime bakmadan kapıya ilerledim. Dışarıya çıktığımda, Sehun'un gözleri doğruca gözlerimi buldu. Gömleğini henüz giymemiş olsada ayakkabılarını giymişti.

Gözlerini kaldırmış beni izlerken ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Yanından geçerek komodindeki telefonumu alacağım sırada parmakları bileğime sarıldı ve gayet sakin bir şekilde beni kendisine çekti. İki adım geriye giderek hâlâ yatağın kenarında oturan Sehun'a baktım.

CRAPOTER / HunHanUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum