yirmi iki

1.6K 134 25
                                    

6 ay önce:

Genç kız mutsuzca üfledi oturduğu yerde bacaklarını sallarken. Bulunduğu ortamdaki sesler ona gereksiz bir gürültü gibi geliyor, bir an önce evine gitmek için dakika sayıyordu. Bir anda tribünlerdeki herkesin ayağa kalkıp bağırmaya başlamasıyla irkildi, daha sonra gol atıldığını anlayıp gözlerini devirdi.

Bir spora ne kadar bayılabilirlerdi ki?

Garip geliyordu ona ama yine de gelmişti buraya. Yaslandığı yerden doğrulmadan yanındaki arkadaşına baktı. En yakınlarından olan Jungkook onu buraya davet etmişti çünkü Jennie sürekli ona sıkıldığını söyleyip duruyordu. O da dayanamayıp kendi sınıfından bir grupla maç izlemeye gideceğini söylemiş, kızı da çağırmıştı.

Jennie ilk başta rahatlıkla kabul etse de artık fena bezmeye başlamıştı. Takımları da oyunu da hiçbir şekilde bilmiyordu, tek yaptığı ortamdaki yabancı gibi oturmaktı. Jungkook ise onunla çok ilgilenemiyor onun yerine hoşlandığı kıza yanaşıp duruyordu. Jennie yine aynı manzaraya şahit olunca gözlerini devirdi. "Kook."

Arkadaşı ona döndüğünde doğruldu yerinden. "Ben baya sıkıldım, gideceğim." Yine bağrışmalar duyunca yüzünü buruşturdu. Gürültüden Jungkook'un sesi ona az gelse de söylediğini anlamıştı. "Emin misin bak daha başındayız?"

Kız onaylarca kafasını sallayınca Jungkook etrafa bir bakış attı. "Sen bilirsin o zaman, nereye gideceksin bırakabilirim." Jennie bir süre düşündü, eve gitmeyi çok istiyordu ama bir yandan yine sıkılacağını hissediyordu. Boşverdi, dizi falan izlerim diye düşündü. "Eve." dedi Jungkook'a bakmadan ayağa kalkarken.

"Duymadım Jen." Bıkkınca baktı yine Jennie ona. "Eve diyorum. Ev. Nereye olabilir?" Jungkook gözlerini devirip yanındaki arkadaşlarına bir şeyler söylerken Jennie tribündeki insanların içinden geçmeye çalışıyordu. Ayağına basan bir ayakkabı hissedince bir saniye durdu sinirle nefes verirken. Ayağına basan yaşlı kadına sert bir bakış attı devam etmeden önce. Kadın onu görmesine rağmen bir şey demediğinde Jennie yürümeye devam etti.

Hayır Jennie kadın senin servet değerindeki topuklu botuna basmadı, yürümeye devam et.

Tribünden inen merdivene geldiğinde ineceği sırada merdivene tırmanan biri dikkatini çekmişti. Elinde en az sekiz tane patlamış mısır varken bazılarını koltuk altına sıkıştırmış, hatta bir tanesini ağzında taşıyan çocuk merdivenden bu yükle çıkmaya çalışırken fazla komik gözüküyordu. Bir de merdivendeki diğer insanlara çekilmelerini söylemek ister gibi gözlerini pörtletip kafasını gelişi güzel sallıyordu.

Jennie bu komik görüntüyle kıkırdarken gözleri çocuğun üstündeki hırkaya kaymıştı. Okuduğu okulun logosunu görünce çocuğun onun okulundan olduğunu anlamış ve biraz, sadece biraz eğlenmek için onun yanına gitmeye karar vermişti.

"Hey, zorlanmıyor musun?"

Jennie'nin sorusuyla göz göze gelmişlerdi. Genç kız çocuğun gözleri ile karşı karşıya kalınca yüzünü detaylıca inceledi nedensizce. Ortalamanın çok üstünde bir bebeksi suratı olan bu erkeğe hayretler içerisinde bakarken çocuk konuşmak için ağzını aralayınca ağzında tuttuğu patlamış mısır yeri boylamıştı. Jennie bununla parmağını ağzına götürüp gülmemek için ısırırken çocuk ağlıyor gibi yerdeki patlamış mısıra bakıyordu.

"Oh hayır, bebeğim... Sana seksen won vermiştim ben." Çocuk yavaşça yere eğilirken şaşkınca kız, "Seksen won mu? Sen fena kazıklandırılmışsın." diye mırıldandı ama çocuk onu umursamadı. Yerdeki patlamış mısıra bir süre daha baktıktan sonra omuz silkerek ayaklandı. "Cevabını aldın sanırım."

aside from tunes .·ٜ۬・ taennieWhere stories live. Discover now