yirmi bir

1.9K 185 47
                                    

Derslerimde başarılı olduğumu söylemiştim değil mi?

Unutun bunu.

Batıyordum.

Lisenin ilk yılları cidden kolaydı, derslerim de iyiydi ve ben sürekli her şeyde iyi olduğumu söyleyip övünürdüm. Sanırım bunun cezasını çekiyordum çünkü bu sene derslerim bir anda yüksek grafiğimde yeri boylamıştı.

Sebebini bilmiyorum.

"Yugyeom bu haftasonu evinde parti veriyormuş ve benim kesinlikle orada olmam lazım." Elimdeki kalemi dişleyerek önümdeki kimya sorusuna bakarken Lisa'nın dediğini çokta takmadım. Partiye gitmek şu an yapacağım son şey falan olmalıydı. Notlarımı düzeltmem için vaktim varken boş şeylere kafa yoramazdım. "Öylesine bir parti değilmiş o, Taehyung'un doğum gününü de kutlayacaklar."

Jisoo'nun cümlesiyle başımı ışık hızıyla ona çevirdiğimde bana bakarak kafasını ne anlamında sallamıştı. Kaşlarımı çattım 'bunu nereden biliyorsun?' gibi bakarak. Gözlerini kaçırdı, "Seok Jin ile aramı düzeltmiş olabilirim."

Duyduğum şeyle vücudumu ona döndürüp gözlerimi kocaman açtım. Doğru mu duymuştum? "Ne yaptım dedin?" dedim yüksek çıkan sesimi umursamayıp. O herifler yüzünden bir gün de olsa bok gibi gezmiştim ve o bana arasını düzelttiğini mi söylüyordu? Ayrıca Seok Jin gerçekten pezevenkin kelimesinin vücut bulmuş haliydi, onun gibi birine arkadaşımı yem edemezdim.

"Jennie ön yargılarını biraz kırar mısın? Onunla ilk defa seks dışında bir iletişimimiz oldu ve bunu kaybetmek istemiyorum. Gerçi sen neden beni anlayasın ki..." Son cümlesini söylerken mırıldanmıştı ama duymuştum. Bunun üzerine gözlerimi devirdim, şu an Jisoo ile tartışmaya girmek istemiyordum.

"İyi, bir şey söylemiyorum." dedim sadece. Kalbi kırılınca yanıma gelmese iyiydi, madem onu anlamıyormuşum kendisi Seok Jin'i ile mutlu olabilirdi.

Bir şey demek için yine dudaklarını araladığı sırasa ayağa kalktım. "Ben kantine gidiyorum." Kimya soruları hâlâ beynimin içinde dans ediyordu ve benim kendime gelmem için jelibona ihtiyacım vardı.

Evet, jelibona.

Lisa zaten telefonundaki oyunla ilgilendiği için konuşmanın başından beri yaptığı gibi umursamadı, başka bir dünyadaydı. Jisoo ise söyleyeceği her neyse yutmuş kafasını sallamıştı. Bunun üzerine ellerimi okul hırkamın cebine geçirdim ve sınıftan çıktım.

İğrenç geçen bir tatilden sonra Taehyung'u görmemeye özen göstermiştim. Zaten sınıflarımız farklıydı ve bu da işimi kolaylaştırmıştı. Engelli bir şekilde duruyordu telefonumda, ayrıca şu son birkaç günde de. Ondan bir anda uzaklaşmak beni de şok etmişti ama o şerefsizin kendine gelmesi gerekiyordu.

Tanrım, sanki sevgilim tarafından aldatıldım.

Dalgınca kantine inen merdivenlere yöneldiğim sırada telefonumun sesi kulaklarıma ulaştı. O anki boşluğumla cebimdeki telefonu alırken yeşil tuşa basmadan kulağıma götürmüştüm. "Alo?" Telefon bir kez daha kulağımın dibinde çaldığında yerimde irkilerek ne yaptığımın farkına vardığımda gözlerimi sinirle kapatıp açtım. Bu dalgınlıklara son vermem gerekiyordu.

Ekrana baktığımda Jungkook olduğunu gördüm ve kaşlarımı kaldırarak bu sefer yeşil tuşa basıp öyle kulağıma dayadım. "Sanırım birilerinin sonunda aklına gelebilmişim." Alayla söylediğim cümleden sonra Jungkook'un cevabını duymuştum ama bulanık şekilde. Çünkü bir anda üstüme çullanan soğuk su bedenimi titretip görüntümü bulanıklaştırmış, telefon elimden kaymıştı. Şokla ağzım açılırken vücudumda sinir dalgası yayılıyordu hissediyordum.

aside from tunes .·ٜ۬・ taennieWhere stories live. Discover now