yirmi

2.1K 199 42
                                    

Nasılsa tüm mevsimlerin üstümde etkisi vardı. Baharlarda kesinlikle kızarık bir yüz, yaz zamanı kesilmeyen baş ağrıları ve kışta da eksik olmayan gripler... Kıştan bahara geçiyorduk ayrıca, neden hastalığın ayağına gidecek hareketlerde bulunurdum ki? "Lisa peçeteyi uzatsana."

Yuvarlak büfe masasındaki uzanamadığım peçeteyi elime verdiğinde akmak üzere olan burnumu sertçe sildim. Bu hareketime karşılık Jisoo çatalını bana uzatmıştı kızarak. "Şöyle yapma dedim, yamulacak burnun..."

"Sürekli akıyor yiyemiyorum resmen." dedim isyan edercesine arkama yaslanırken. Çok güzel geçiyordu tatilim gerçekten. Hoşlandığım çocuktan kazık yemiş, modum düştüğü için ısıtıcısı çalışmayan odada uyuyakalmış, tüm soğuk bedenime geçince hasta bir şekilde uyanmıştım ve o berbat halimle yemeğe inmiştim. Ayrıca bu daha dündü ve bugün de çok kötü hissediyordum.

Masadaki yemeklerde göz gezdirdim. İştahım vardı ama sürekli burnum tıkanıyordu ve bu sinirimi bozup yemeği yememi zorlaştırıyordu. Üstelik burada son günümüzdü ve kahvaltıdan sonra bizi bir yolculuk bekliyordu. İç çektim istemsizce, benim için kolay bir yolculuk olmayacaktı.

"Son krebi sana bırakıyorum, ye onu Jen." Tabağıma bir krep bırakan Lisa ile anlamazca ona baktım. "Açık büfedeyiz gidip biraz daha alsana neden son diyorsun?" Omzunu silkti. "Çok yedim. Ayrıca krepler çok uzakta."

"Ve krep tabağı boş görünüyor, lanet." Jisoo büfede gözünü gezdirip mırıldanmıştı. "Almaya gidecektim." Elimi sallayıp tabağımdaki krebi ona gösterdim. "Bunu alabilirsin."

"Sen yiyeceksin onu." dedi kaşlarını çatıp. Omuz silkip alayla baktım ona. "Zaten vermeyecektim." Depresyonda olan birine göre fazla çenen çalışıyor, gibi baktığında yamuk ağız güldüm ve krebi yedim. Bakışları okunuyordu sanki. Depresyondayım evet, egolu kaltak halim gitmiş yerine kimseyle muhatap olmak istemeyen bir sürüm gelmişti. "Taehyung buraya bakıyor."

Kafamı Lisa'nın sesiyle kaldırdım. Birkaç masa ötemizdeki Taehyung'a baktığımdaysa önünde Seok Jin oturmasına rağmen göz göze geldiğimizde gözlerimi devirerek tekrar önüme baktım. Şu dört günde soğumuştum ondan resmen. Yaptığı şey alçakçaydı. "Boşverin şu herifi. Yemeği bitirip gidelim."

Tabaklarımıza döndüğümüz sırada Lisa'ya ufak bir bakış attım. Odada birlikte kaldığımızda bana Taehyung'un aptal bir iddia için böyle davrandığını söylemişti direk. Daha sonra ara bozucu durumuna düşmemek için telefonundan bir video göstermiş, bir anda tüm duygularımın birbirine girmesini sağlamıştı. O an kime veya neye sinirleneceğimi karıştırmış ve Lisa'ya bir süre odadan çıkmasını söylemiştim. Fakat onunla aramı bir erkek yüzünden bozamayacağımdan elbette barışmıştım, tabii ısıtıcı olmayan bir odada yarım saat kadar uyuduktan sonra...

Gerçekten aklım neredeydi bilmiyorum.

Uyandığımdaysa Taehyung'un mesajlarını görüp daha da sinirlenmiştim ve onu bir şekilde paketlemiştim. Güvenimi çok güzel sarsmıştı piç herif. "Bende katılabilir miyim?" Daldığım düşüncelerden beni kurtaran kişiye baktığımda masamızın başında dikilmiş Roseanne olduğunu gördüm. İki yandan topladığı pembe saçları ve bebek mavisi montu onu bir anime karakterine benzetmeme sebep olmuştu nedense. "Sorduğun için hayır."

Jisoo'nun alaylı cümlesi onu güldürmüş ve boş sandalyeye otururken, "Alışkanlık." diye mırıldanmıştı. "Ne konuşuyordunuz?"

"Jennie'nin girdiği depresyonu." Lisa'nın cümlesinden sonra Roseanne'nin kaşları kalkınca dudaklarımı birbirine bastırdım. Hemen konuşacaktık demek. "Ne depresyonu bu?"

Omuz silktim, "Gereksiz bir şey." derken. Cümlemden hemen sonra üst üste iki kere hapşurunca Lisa kafasını sinirle sallamıştı. "Evet üzüntüden odada kardan adama dönüşene kadar durman fazlasıyla gereksiz bir şey." Roseanne şaşkınlıkla bana döndüğünde Lisa'ya çeneni sikeyim der gibi bakmıştım.

aside from tunes .·ٜ۬・ taennieTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang