AHU GÖZLÜM 🖤

274 11 0
                                    

   Çamurlu çamurlu sevdiği kadına sarıldı. 
"Hadi bakalım yakışıklı yeterince oyalandık yayla yolu bizi bekler az yolumuz kaldı. Aşılamadan sonra etrafa gezdireceğim sana."
"oooo  ahu gözlüm demek bana rehberlikte edecek. Ben dünyanın en şanslı erkeğim."
Elsima dayanamadı İstanbul çocuğunu uzun uzun öptü. Deniz konuşamıyordu sesi kısılmış sesin çıktı kadarıyla "seni çok ama çok seviyorum. " Prenses yüzünü avuçlarımın içinde alıp  Deniz'in gözlerine öyle baktı ki o bakış her şey anlatıyordu. 
     Deniz o bakışlarının altında ezildi kaldı. Belli etmemeye çalıştı sakladığı koca bir yalan vardı .
" gidelim artık çamurlu dağ yolu bizi bekler. "
   Köylü kızı gayet başarılı yürüyordu. Delikanlı   bir adım atıyor iki adım geriye kayıyordu. Prenses sağlam bir dal parçası bulup eline verdi. "Yürürken bununla destek almaya çalış bebeğim."
Deniz'in elindeki ağaç parçası işe yaramış olsa gerek ki düzgün yürümeye başlamıştı.
      Elsima ormandan geçen patika yolunu kullanmıştı ormanın içinde ara ara  ovalar şeklinde düzlükler, kuş sesleri ormana ayrı bir renk katıyordu. Bol bol oksijen doluydu. Deniz etrafa hayranlıkla bakıyor, "aşkım ya sen alışıksın bu dağlarda yürümeye ben yoruldum.  Seni   bıraksalar yaylaya kadar dinlenmeden çıkarsın."
"Ay kıyamam ben sana azıcık  ileride  güzel bir alan var görmeni istedim biraz sabret mola veririz."
"Tamam  takatim kalmadı. "
Çıktıkları yer uzun düz bir ova ortada kocaman bir çam ağacı vardı.
" Çok güzel ya büyülendim sanki neden bir tane çam ağacı var etrafta orman kaynıyor."
"Evet haklısın bebeğim bu alana yalnız  çam ağacı   derler yalnız olduğu için."
    Çam ağaç oldukça  büyüktü. Gölgesini alan  kısım  ıslanmıştı. Aşıklar oturdular köylü kızı sevdiğini kucağına  başını koydu. Deniz konuşmadan saçlarını okşadı. uzun bir sessizlik oluştu. Tıpkı Elsima'nın sessizliği gibi, Denizde alışmıştı gözlerle konuşmaya. Eller hiç ayrılmayacakmış gibi kenetlenmişti. Ellerini sevdiği kadının yüzüne dokundu dudaklarında parmaklarını gezdirdi. Gözler her şeyi anlatıyordu. Uyumlu bir çiftlerdi neyi nasıl istediklerini çok iyi biliyorlardı.
   Elsima hafif doğrulup  yaklaştı sevdiği adama dili yoktu ki konuşsun. En çok da buna üzülüyordu.
"Deniz artık sabrım kalmadı be güzelim seni istiyorum tam anlamıyla  benim ol tereddüt etmeden sana dokunmak istiyorum."  Elsima'nın bekledi teklifti  öpmeye başladı. Arzusu da  tutkusu da olması gerektiğinden  fazlaydı. Deniz tutkulu kadını  çimenlerin üzerine yatırıp öpmeye başladı.
   Elini bedenine gezdirdi tişörtünü toplayıp eli bedenine dokunmuş sıcacık yanıyor sanki. Deniz kararlıydı benim olmalıydı pantolonun düğmesini açmak istedi. Elsima elini tuttu ben ben hazır değilim. Az önceki  tutkulu kadın gitmiş yerine bambaşka kaskatı kadın gelmişti. Prenses gözlerini sevdiğinden kaçırmış, Deniz yüzünü tutmuştu. "Sakın benden yüzünü çevirme her ne olursa olsun senden kıymetli değil, ben bedenini değil ruhun istiyorum. Biraz daha böyle kalırsak basılacağız. Köylüler bizi bulmadan biz köylülere gidelim."
   Yüzünde hafif bir gülümseme Deniz elinden tutup kaldırdı. Az bir yol kalmıştı zaten Deniz için bu yolculuk macera dolu ve de çamurdan adam olmuştu. Yaklaşık on beş dakika sonra  yaylaya çıkmışlardı. Elsima zaman kaybetmeden aşılanmaya başladı. İki yüze yakın küçükbaş elli tane büyükbaş hayvan vardı. Aşılamaya büyükbaş hayvandan başlamıştı.  Kamil amca ile kalan Deniz sohbete başlamıştı.
"Kamil amca anlamadığım bir şey var Elsima bu enerjiyi nereden buluyor." "Çünkü mesleğine aşık oğlum ve de sen ona çok iyi geldin. Yüzü de gülüyor gözleri de ışıl ışıl parlıyor. Seni de çok seviyor."
"Evet biliyorum amca ben de onu çok seviyorum. Peki güzel bir kız hiç isteyen seven yok mu?"
"Olmaz mı? tabii ki var kabul etmedi. Sevmediği yüreği kimseyi bazen benimle konuşuyordu. Aşık olduğum zaman ayaklarım yerden kesilsin istiyorum derdi , öyle oldu ayakları yerden kesilmekle kalmadı bulutların üzerine uçuyor."   
  Yayla evleri iki katlı alt kat ahır üst kat evlerdi. Ahşaptan yapılmış fazla gelişmiş evler yoktu. Sayıyla ile üç tane tuğladan örülmüş ev vardı. Yayla yerleşim yeri ormandan yüksekte, ormanlar bir kilometre kadar aşağıda kalmıştı . Aradan bir saat geçmişti .Elsima büyükbaş hayvanların aşılamayı bitmişti.
"Gel kızım bir şeyler ye çay demleyelim."
"Yok amca bitirmem lazım yağmur yağarsa yolda kalırız."
Deniz sessizce mırıldandı.
"Nerede inşallah kalırız."
"Duyamadım   seslendin doktor bey...
"Yok yok Kamil amca bir şey demedim." 
     Gözler birbirini bulmuş bakışmalar başlamış yüzlerde gülümsemeler oluşmuştu.

BALCAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن