BUĞULU KAN

5.2K 237 35
                                    

Kırmızı, akışkan, yoğun, şehvetli, huzur, KAN.

Keskin koku genç kızın burnunu doldururken, nefes alış verişi her zamanki dengesinden kopuktu. Bakışları boş ve yayvandı. Çatlamış dudakları çarpık bir gülümseme ile aralandı. Kan, yavaşça kolundan aşağı süzülürken acının davetini çoktan kabul etmişti. Her hücresinde hissediyordu. Gözyaşları ona ihanet edercesine akarken kısık bir gülümseme ile gözlerini kapattı ve sadece kolundan vücuduna giden acı dolu elektriğin tadını çıkardı. Yağmur, gözyaşlarına eşlik ederken aynı zamanda akan kanına karışırcasına çiselemeye devam ediyordu.

Oturduğu toprak yoldaki her şey -kendiside dâhil- ıslaktı. Bakışları çevreyi tararken jileti kolundan çekip avuç içine hapsetti. Acı, genç kıza gözlerini sıkıca kapatmasını emrederken o inatla açık tutup yaşların daha da acı vererek boğazını yakmasına izin verdi. Jiletin bulunduğu elini açtığında kahverengi gözlerini avucuna sabitledi. Ruhunun somut hali paramparça, harap bir halde karşısında duruyordu. Jileti toprağın altına gömdükten sonra dizlerini kendisine doğru çekerek başını dizlerine koydu ve anın tadını çıkarmaya başladı. Soğuğun ve acının birleştiği o mükemmel noktada tek yaptığı; içindeki savaşı dışa yansıtmayarak oturmaktı.

Genç kız; yağmuru, yağmurun beraberinde getirdiği toprak ve çimen kokusunu, kanına karışan küçük su damlacıklarını seviyordu. Şu an için çığlık yoktu, bağırmak, isyan etmek yoktu. Sadece sessiz bir acı vardı.

Aile, aşk, okul, dersler, kariyer planlaması ve geriye kalan tüm dünyevi saçmalıklar. Hiçbiri acı kadar gerçekçi gelmiyordu. O acıya muhtaçtı. Acıyı kabullenmiş ve hatta sahiplenmişti.

BUĞULU KANWhere stories live. Discover now