Bölüm-9

17 3 182
                                    


Sonsuza kadar burada kalsaydık gözlerinde savrulabilirdim.

-
Diana'dan

Öğle yemeği vakti geldiğinde herkesin yavaşça dağılışını izledim. Kendimi çok aç hissetmiyordum. Sıramın üzerine doğru iyice yayılıp gözlerimi biraz dinlendirmek istiyordum. Tüm bu curcuna, maçlar ve her şey üst üste gelmişti. Güzel bir dinlenip biraz yeşil çay içersem daha iyi olabilirdim.
"Gelmiyor musun?" Helios'un sesiyle ona doğru döndüm. "Yok, başka şeyler yapmayı planlıyordum."

Yanıma oturup bakışlarını üzerimde gezdirdi. Beyaz gömleğin üzerine geçirdiği kahverengi süveterle çok göz alıcı görünüyordu. Yine özellikle yapılmış olan saçlarına ve alnına döktüğü birkaç siyah tutama baktım.
"Biraz oturabiliriz diye düşünmüştüm. Konuşuruz belki?" İkna ediciliği çok yüksekti ama benim bu cümlelere tepkim başkaydı.

"Benimle konuşmak mı istiyorsun?" Diyerek afalladım. Çünkü gerçekten çok uzun bir süredir bu tarz ciddi bir şeyler söylememişti ve ondan böyle bir talep gelmesi pek beklediğim bir şey değildi açıkça. Ne kadar çok yakın olsak da Helios kendini pek açmazdı. Genelde kapalı bir kutu gibiydi. Hele 8 yaşından sonra iyice gömülmüştü.

"Diana neden uzaydan gelmişim gibi bakıyorsun?" Söylediği şeyle gülümsedim.
"Bu bir kıskançlık değil ama Beatrisa geldiğinde onunla konuşuyorsun. O sanki daha olgun ve ben daha.."
Gözleri gittikçe kısıldı, cümlemin devamını bekliyor gibiydi.
"Ben daha çocuk gibiyim." Bunu söylerken neden bilmiyorum sesim içime kaçmış gibiydi ama öyle hissediyordum. Öyle düşünüyordum da. Bu kıskanmaktan çok özenmek gibi bir şeydi. Helios'tan hep akıl alırdım ama onun bana danıştığı çok oldukça çok nadirdi.

"Çocuk olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Beatrisa'yla konuşup seninle konuşmama gibi bir durum söz konusu değil. Ben genel olarak konuşmayı pek tercih etmiyorum biliyorsun."
Kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti. "Bazen saçma adımlar attığın doğru ama eminim ki hiçbir çocuk bu yaşadıklarını kaldıramazdı. O yüzden ruh yaşlılığının tadını çıkar."

Gülmeye karışık bir nefes verdiğimde o burada olduğu için mutluydum. İçinde ne olduğunu ne yaşadığını bilmiyordum ama günü geldiğinde öğreneceğimden şüphem yoktu. Sınıf gittikçe sessizleşmişti, sanırım kimse kalmamıştı. Bahçeye çıkmaya karar verdiğimizde dışarının oldukça soğuk olduğunu ve fırtınanın ağaçları koparacak kadar kuvvetli olduğunu gördük. Bu biraz canımı sıkmıştı. Oturacak bir yer ararken Helios'un birkaç arkadaşının onu durdurup konuşmasını izledim.
'Erkekçe' selamlaşmak ki bana kalırsa o pek selamlama gibi değil de dayak gibiydi çünkü biri bana öyle vursa omzumun çıkacağından emindim.

Helios konuşmasına devam ederken önemli bir şey olmasa uzatmazdı diye düşündüm içimden. Cama doğru dayanıp yaprakların uçuşunu izledim. Çok ahenkli ama biraz korkutucuydu da. Cadılar Bayramı kutlamaları bazı yerlerde başlamıştı ama okulda henüz pek etkisi görülmüyordu. Birkaç güne saçma şakalara maruz kalırız diye düşündüm içimden. Bu belki de samimiyetsiz arkadaşlarımın olmadığı ilk Cadılar Bayramı kutlamam olacaktı. Aynı zamanda Beatrisa'yla uzun zamandır yapamadığımız güzel şeyleri yapabilecektik. Çok istekli olacağını sanmıyordum ama ikna edebilirdim.

"Diana?" Adımın söylenmesiyle omzumun üstünden ona döndüm. Az önceki düşüncelerimin aklımda dönmesiyle birazcık gülümseyebilmiştim.
"Brian?"

Gözümün önündeki oldukça uzun olan çocuğa baktım. Basketbol takımında olduğu boyundan bile belli oluyordu.
Kırmızı kapüşonlusunu giymişti ve açık kahverengi dalgalı saçları çok bakımlı görünüyordu.
Gözlerim saçlarına kaydığında emin olamayıp eliyle düzeltti ve bu çok komik gelmişti. Hafifçe gülümsediğimde onun gülüşü de bembeyaz dişlerini ortaya sermişti.

AchernarWhere stories live. Discover now