12

11.4K 639 29
                                    

Merhaba!

Lütfen desteğinizi esirgemeyin. <3

(Fotoğraflar bölüm sonunda.)

İyi okumalar!

Önceki bölümden;

Yanımdan koşarak geçip havalanan Pegasus'un arkasından baktım. Kafamı çevirip baktığımda sıraya dizilmiş iki profesörü gördüm.
Biri kadın diğeri erkekti. Kadın eğilip beni selamladı ve konuştu.

"Merhaba Prenses Lia! Atina Tanrılar ve Tanrıçalar okuluna hoş geldin!"

Gözlerimi açtım.
Atina’daki Tanrılar ve Tanrıçalar okulundaki odamdaydım.
Burada ne kadar kalacağımın belli olmaması içimde sıkıntılara neden oluyordu.
Derin bir nefes verdim.
Şu an bunları düşünmem gereksizdi. Hemen toparlanmalı, kavramalı ve gitmeliydim.

Ayağa kalktım ve dolaba doğru yürüdüm.
Dün etrafa bakındığımda herkesin oldukça modern bir şekilde giyindiğini görmüştüm. O yüzden elbise giyersem daha fazla dikkat çekecektim. Elbiseleri kenara iterek takımlara bakındım. Siyah bir büstiyer ve şort takımını aldım. Bugün fiziksel olarak dersim yoktu bu yüzden rahatlıkla giyebilirdim.
Büstiyeri üstüme geçirdim. Üstümde güzel durmuştu ve göğüslerimi daha çok kaldırmıştı. Şortu da giydim ve dolabın altına baktım. Siyah spor ayakkabılarını da aldım ve giydim.
Aynanın önüne gelip kendime baktığımda kıyafetlerin yakıştığını fark ettim.

Yatağımı topladım ve odadan çıktım. Kapının önünde duran Ash'e selam verdim ve birlikte yemekhaneye doğru yürüdük.
Ash ile koridorlardan geçerken ölümlü tanrılar ve tanrıçalar bana bakıyordu. Bundan rahatsız olmuştum açıkçası.
Kantinin önüne geldiğimde Ash'e döndüm.

"Ash, benimle yemek ister misin?" diye sordum.

"Teşekkür ederim Prenses Lia, halletmem gereken işlerim var." dedi nazikçe. Tüm gün yanımda duruyordu. Onun da bir hayatı vardı.

"Peki. Yemekten sonra Profesör Elena'nın dersine geçeceğim sonrasında okulu gezeceğim. Sen gidip işlerini hallet." dedim ve gülümsedim. Bana nazikçe gülümsedi ve selam verip gitti.

Yemekhanenin kapısını açtığımda oldukça gürültülü bir ortam bekliyordum açıkçası. Ama girdiğimde içeride az kişinin olmasıyla sessizlik vardı.
Kapının yanındaki demir tabağı aldım ve açık mutfaktan yemek doldurmaya başladım. Birkaç kahvaltılık aldıktan sonra bir salata ve elma suyu aldım. Etrafa göz gezdirdim. Boş olan masaların birine doğru yaklaştım. Buradaki düzeni bilmiyordum. Etrafa bakındım ve sordum.

"Merhaba, burada oturan biri var mı?" dedim sakince. Sadece bakmakla yetindiler. O sırada arkamdan biri gelip, önünde durduğum masanın karşısına oturdu ve konuştu.

"Merhaba, masalar kimseye ait değil. İstediğin yere oturabilirsin." dedi ve nazikçe gülümsedi.

"Teşekkür ederim." dedim ve önümde durduğum masaya tabağımı koydum ardından sandalyeyi çekip oturdum.

Tabağımı yavaş yavaş yerken, önümde duran kız konuştu.

"Ben Athea. Tanrıça Athena'nın ve bir insanın kızıyım. Sen?" diye sordu.

"Ben de Lia. Tanrı Poseidon ve Barışçıl Perinin kızıyım." dedim.

"Perilere göre oldukça havalı kanatların var!" dedi şaşkınlıkla.

"Evet, babamın Poseidon olmasından dolayıdır." dedim gülerek.

Ona dikkatlice baktım. Sarı saçları ve yeşil gözleriyle Athena'nın aynısıydı.

Hades'in PerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin