55-Kimseye Söylemediğim Bir Şey

En başından başla
                                    

Başımı eğip yaralı dizime bakarken acısını yeni yeni hissetmeye başlamıştım. Gerçekten çok acıyordu ama babamı çağırmak istemiyordum. Annemle karşılaşmaları riskini alamazdım. Babam çok üzülürdü. Babaannemin de tansiyonu vardı, boşuna endişelendirmek olmazdı. Hem evim okula çok yakındı. Yürüyebilirdim. Evet, bunu yapabilirdim.

"Elçin, kızım?" Annem önümüzde durup Elçin'in ellerine bakarken göz ucuyla dahi olsa dönüp bana bakmıyordu. "Çok acıyor mu canın?"

"Hayır ama eve gitmek istiyorum."

"Tamam bebeğim." Annem, Elçin'i kucağına aldığında Elçin, bana dönmüştü. "İmge, sen de bizle gelsene."

"Yok." dedim hemen. O eve hayatta gidemezdim. Elçin'i ve Arda'yı annemin olmadığı ortamlarda görmeyi seviyordum ama annem oradayken çok canım acıyordu. Annemin de yeni yuvasına girmemi istediğini zannetmiyordum. İstediğini söylese bile bu, sevgili kızını kırmamak için olurdu.

"Neden ama?"

"Babaannem beni bekler." diyerek geçiştirdim. Elçin daha fazla üstüne gidemeden annem, onu arabaya bindirmiş ve bana göz ucuyla baktıktan sonra kendisi de binip gitmişti.

Derin bir nefes alıp yürümeye başladım. Dizim çok acıyordu, bu yüzden elimden geldiğince yavaş adımlarla yürümeye çalışıyordum ancak bir yandan da bir an önce eve gitmek istiyordum. Eve gidince kendimi ağlamak için rahat bırakabilirdim. Gözlerim ara ara doluyor ama kendimi ağlamamak için sıkıyordum. 

Nihayet eve vardığımda anahtarımla kapıyı açıp içeriye girdim. Zili çalsam da bir fayda etmezdi çünkü babaannem evde yoktu. Büyük ihtimalle komşularından birine gitmişti. Normalde ben geldiğimde hep evde olur, beni güler yüzüyle karşılardı ama okuldan çıkmama birkaç saat daha vardı. 

Banyoya vardığımda klozetin kapağını kapatıp üstüne oturmuş, yaralı dizimi sızlana sızlana öne uzatmıştım. Evde kimsenin olmadığını bilmenin rahatlığıyla hüngür hüngür ağlarken kilotlu çorabımı çıkarmaya çalışıyordum. Çorap yarama yapışmıştı ve bir türlü çıkmıyordu, bu yüzden canım çok yanıyordu.

Kilotlu çorabımı nihayet çıkardığımda ağlamaktan görüşü bulanıklaşmış gözlerimi ovuşturdum ve yavaşça ayağa kalkarak banyo dolabını açtım. Yaramı temizlemem için gerekli olan malzemeleri alıp yeniden klozetin üzerine oturduğumda dizimin ağrısı biraz hafiflemişti. Ama içimin acısı hiç bitmek bilmiyordu. 

İnsanın bir annesi olmadığında ağlayıp sızlanabileceği, şımarabileceği kimsesi olmuyordu. Bunu bu kadar erken öğrenmiş olmaktan nefret ediyordum. Ama yapacağım hiçbir şey yoktu. Yaşlı babaanneme mi anlatacaktım dertlerimi? Yeterince üzülüyordu zaten. Hele babam... Babam zaten her şey için kendini suçluyordu, onu daha fazla kötü hissettiremezdim. Derin bir nefes alıp kabullendim.

Tek başımaydım.

***

"İşte böyle..." Uzun bir süredir konuştuğum için sonlara doğru sesim kısık çıkmıştı. "Kardeşlerimle bu şekilde tanıştım."

Konuşurken devamlı oynadığım ellerimde tuttuğum bakışlarımı kaldırıp merakla Adal'ın tepkisine baktım. Dalıp gitmişti, ona baktığımı hissettiğinde gözlerini bana çevirdi. Sessizdi. Epey bir süredir sadece beni dinliyordu. Yutkunduğunu gördüğümde Adal, dizlerimin üzerinde duran ellerimi tutmuştu. Güç verircesine sıktığında geçmişteki yaralarımın bugün tekrar tekrar sızlamasına neden olan olaylara ancak gelmiştim.

"Bugün olan şey de..." Hatırladıkça zoruma giden cümleleri ağzımdan çıkarmadan önce yutkundum. Boğazıma kocaman bir yumru oturmuştu. "O gün sahilde denk gelmiştik ya, hep beraber oturmuştuk hani."

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin