39- Ben Hep Yanındayım

31.9K 2.9K 1.6K
                                    

Chris Burkich - Weightless

İyi okumalar...

Arda

"Anne, ben çıkıyorum!" Ayakkabılarımı elime alıp kapıyı açacakken annemden herhangi bir ses çıkmadığında beni duymamış olabileceğini düşünmüştüm. Ayakkabılarımı yerine bırakıp annemin odasına doğru yöneldim. Sabahları tansiyonu çok düşük oluyordu, başına bir şey mi gelmişti acaba? Eğer kendini kötü hissediyorsa iyi bir evlat olup yanında kalacak ve o kendine gelene kadar okula gitmeyecektim.

Annemin odasının aralık kapısından içeriye doğru bakarken onun yatağının üzerinde oturduğunu ve bir fotoğrafa baktığını görmüştüm. Kaşlarım çatılırken aralık kapıyı ittirdim ve içeriye girdim. Annemin yanına yaklaşırken o beni duymamış olacaktı ki dönüp bakmamıştı bile. Fotoğrafa oldukça odaklanmış görünüyordu.

Eğilip neye baktığını gördüğümde ağzımdan istemsiz bir soru çıkmıştı. "İmge Abla değil mi o?"

Annem, yerinde sıçrayıp fotoğrafı arkasına saklarken gözlerime korkmuş bir şekilde bakıyordu. Tam görememiştim ama fotoğraftaki bebek İmge Ablaya benziyordu. İmge Ablanın fazla çocukluk fotoğrafı yoktu, yalnızca birkaç taneydi ancak o kızıl saçlı bebeği nerede görsem tanırdım.

"Sen okula gitmedin mi?"

"Çıkıyordum şimdi. Sana seslendim hatta, duymayınca kontrol edeyim dedim." dedikten sonra annemin arkasına sakladığı fotoğrafa doğru baktım. "İmge Ablanın fotoğrafının sende ne işi var?"

"Seslendin mi? Hiç farkında değilim." Annem, fotoğrafı usulca kutuya bırakıp ayağa kalktı ve omzumdan tutarak beni odasından çıkardı. Kapının önüne kadar bu şekilde geldiğimizde hâlâ bir umut, fotoğrafla ilgili açıklama yapmasını bekliyordum. Ancak annem sessizliğini sürdürüyordu.

"Sana o fotoğrafı İmge Abla vermiş olamaz." diyerek konuyu yeniden açtım. "Zaten çok az çocukluk fotoğrafı var. Neden sende o fotoğraf?"

"Çocuğum, sorgulama her şeyi. Hadi, okuluna."

"Anne." Kaşlarımı kaldırıp yüzüne sorarcasına baktım. "Bana bir açıklama yapar mısın?"

"İmge'nin annesi..." diye başladı cümleye. Kelimelerinin devamını bir süre getirmemişti ve onun önümde kıvrandığını gördükçe merakım körükleniyordu. Annem, nefesini dışarıya üfleyip gözlerime baktı. "İmge'nin annesi verdi bu fotoğrafı bana."

"Sen o kadını tanıyor musun?"

"Evet, İmge'nin annesi ve ben yakın arkadaştık. Gitmeden önce İmge'yi bana emanet etmişti."

"Sana emanet edeceğine doğurduğu çocuğa baksaymış." diye mırıldandım sinirle. Annelik nasıl bir duyguydu hayal bile edemeyeceğim bir şeydi. Ancak sırf bir bebek doğurdu diye her kadın anne olmayı hak etmiyordu. Annelik çok daha üst seviye bir şeydi.

İmge'nin annesi olacak o kadın eşiyle anlaşamamış olabilirdi, boşanmış olabilirlerdi. Ancak İmge'nin babası ona işkence etmemişti, şiddet uygulamamıştı. Kaçıp gitmesi için bir sebep yoktu ortada. Kızına hâlâ annelik yapabilirdi. Ancak o kadın evlenmek için kızını bırakıp gitmişti.

"Bilmediğin şeyler var, Arda. İnsanları bu kadar kolay yargılama."

"Kusura bakma, anne ama yargılarım. Sen bizi hiçbir koşulda bırakıp gitmezsin. Eğer gerçekten anne olmuşsan gitmezsin. O kadın da gitmeyecekti."

Telefonumdan saate baktıktan sonra eğilip annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve kapıdan aceleyle çıktım. Neyi bilip bilmediğim umurumda değildi. Bana göre o kadının kaçıp gitmek için bir nedeni yoktu. Evlenmek için kızını aradan çıkartmıştı işte. Bir de anneme İmge Ablaya göz kulak olmasını söylüyordu. Yüzsüzlüğün bu kadarına diyecek söz bulamıyordum gerçekten.

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin