28- Kalbinin Sesini Dinlemek

32.4K 3K 2.1K
                                    

Pera - Her Gece Öldüm

İyi okumalar... 

Adal

Gözlerimi kapımın alacaklı gibi çalınmasına açarken elimi yatağıma bastırmış, ayaklanmıştım. Dengesizce attığım birkaç adımdan sonra biraz daha ayılmaya başladığım için çarpma riskinden kurtulmuştum. Çok geçmeden kapıya varırken elimi kapı koluna koyup bastırdım ve kapıyı hafifçe aralayıp kafamı uzattım. Gördüğüm yüzle gözlerim açılırken dudaklarım da şaşkınlıktan aralanmıştı.

"İmge?"

Yaşadığım şok sesimden belli oluyordu. Hâlâ uyuyor olma ihtimalim yüzde kaçtı? Çünkü bu bir rüyadan başka bir şey olamazdı. 

"Şükürler olsun." 

Çok geçmeden o rüya konuştuğunda kendimi hafifçe çimdiklemiş, bu anın gerçek olduğunu bir de bu şekilde kanıtlamaya çalışmıştım. Ancak bir türlü aklım almıyordu. İmge neden kapımın önündeydi? Gözlerimi kırpıştırarak onu incelemeye devam ederken titrediğini fark etmiştim. 

Üstten çıplak olduğum gerçeğini bir süreliğine bir kenara bırakıp kapıyı tamamen açtım ve İmge'yi içeriye çektim. Hâlâ kapının önünde durduğum için alnı omzuma çarpmıştı. Kapıyı kapatıp onu kapıya yasladım ve eğilip suratına yakından baktım. "Sen iyi misin?"

"Sen..." diye mırıldandıktan sonra yüzü neredeyse saçlarıyla aynı renk olmuştu. Gözlerini kaçırdı. "Çıplaksın."

Ellerimi İmge'nin omuzlarından çekip hızla geriye sıçradım. Benim de yüzüm neredeyse onunki kadar kızarmıştı. "Ben üstüme bir şey giyinip geleyim. Sen de... Bulduğun ilk yere geç otur işte."

Övünülecek misafirperverliğimle İmge'yi kapının önünde bırakıp hızlıca odama girmiş, dolaptan kendime temiz bir kazak çıkarıp üstüme geçirmiştim. Odamdan çıkıp içeriye bakarken İmge'nin salondaki koltukta oturduğunu fark etmiştim. Yan tarafına oturduğumda bana doğru dönmüştü.

"Hayırdır?" diye sordum. Bir yandan da kazaktan dolayı elektriklenen saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. "Evimin adresini nereden biliyorsun sen?"

İmge, gülümseyerek yüzüme bakarken yutkundum. Nedense bu gülüşü beni korkutmuştu. Bana doğru biraz yaklaşıp oldukça samimi bir şekilde sordu. "Sen iyi misin, Adal?"

"Evet, iyiyim. Niye ki?"

"Güzel." dedikten sonra çantasını sıkıca kavradı ve kafama indirdi. Acıyla inlerken ne olduğunu anlamaz bir şekilde İmge'ye bakmıştım. "Ne oluyor ya?"

"Özür dilerim, çok acıdı mı?" 

Öyle bir ilgiyle sormuştu ki çocuk gibi huysuzlanasım ve çok acıdığını söyleyesim gelmişti. Ancak duruşumu korumuş, sakince başımı iki yana sallamıştım. İmge, dışarıya rahatlarcasına bir nefes verip "İyi." diye mırıldandı. Ardından elindeki çantayla karnıma geçirmişti. 

"Senin o telefonun niye kapalı acaba? Milleti endişelendirmek hoşuna mı gidiyor? Hayır yani, bir haber vermek çok mu zordu?"

Çantasını sıkıca kavrayıp arkama saklarken İmge, ileriye doğru uzanmış ve çantasını almaya çalışmıştı. "Ver şunu, çabuk! Daha yiyeceğin dayak bitmedi senin!"

Asla yerinde durmuyordu. İnatla arkamdaki çantaya uzanmaya çalışıyor, bu sırada kalp sağlığımı ne kadar tehlikeye attığını bile fark etmiyordu. Koltukta geriye doğru kaçıp İmge'den kurtulmaya çalışırken onun üzerime gelmekten hiç vazgeçmemesi yüzünden birkaç saniye içinde oldukça garip bir pozisyonda bulmuştuk kendimizi. 

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin