"Denediğini görmek isterim, zombi kız."
Y/n L/n, Amerika'da yaşayan ve kahraman olmaya çalışan, çoğunlukla yalnız olan bir kız. Taaa Japonya'da yaşayan rastgele biriyle internetten konuşmaya başladığında, onun sert kişiliğine ve kötü tavrına aşık ol...
Amerika, saat: gece 12 Japonya, saat: öğleden sonra 4
İç çekerek kendini yatağa attın. Çantadan telefonunu çıkararak açtın ve ekrana baktın. Beş yeni mesajın vardı ve hiçbiri Bakugou'dan değildi. Homurdanarak telefonu kapattın ve yüzünü yastığına gömdün. Tabii ki yüzünde makyaj olduğunu unutmuştun, hızlıca kafanı kaldırdın. Yastıkta fondöten ve rujunun izi vardı, senle alay ediyor gibi görünüyordu. Sıkıntıyla inledin.
"Siktir. Babam beni öldürecek."
Telefonun çaldığında ekranına baktın, Bakugou arıyordu. Sırıttın, ruh halin çabucak değişmişti, aramayı cevapladın ve sarışının ekranda belirmesini izledin.
"Selam, aptal. Röportaj bokun nasıldı?" dedi sarışın kulaklığını düzelterek. İç çektin ve sırt üstü uzandın.
"İyiydi. Yinede milyon kez kekeledim. Ah ayrıca artık yastığım makyaj yapmış gibi görünüyor."
"C-c-cidden mi?" dedi Bakugou, gülerek alay ediyordu. Sinirle kameraya vurdun.
"Kapa çeneni. Her neyse, çok kötü değildi işte. Şu anda nereye gidiyorsun?" dedin gökyüzüne ve arkasındaki ağaçlara bakarak.
"Vay, etrafa bakarak ipucu almak, ha? Sadece yürüyüş yapıyorum, özel bir şey değil. Belki koşu yaparım, bilmiyorum."
"Formanla mı? Aptalca bir fikir."
Bakugou tek kulaklığını çıkardı ve kameraya fiske attı.
"Kapa çeneni aptal, bunu biliyorum. Kahretsin, formamın üstünü çıkaracağım, burası cehennem gibi sıcak."
Kaşlarını çattın ve ekran görüntüsü alırken onu tersledin. "Sana şimdi aptal yüzünün ekran görüntüsünü atıyorum çünkü şu anda tam bir aptal gibi görünüyorsun. Ayrıca kimse senin piç kıçını üstsüz görmek istemiyor."
"Ah gerçekten mi? Ben görmek isteyen birisini tanıyorum." Bakugou kameraya bakarak sırıttı. "Adı Y/n L/n, tam bir aptal ve fareye benziyor. Onu tanıyor musun?"
Kırmızıya dönerken kaşlarını çattın. "Kesinlikle görmek istemiyorum ve fareye de benzemiyorum. Git başka bir yerde palyaçoluk yap."
"Ben bir palyaçoysam o zaman sen de tüm lanet sirksin." diye alay etti Bakugou, olduğu yerde durarak telefonu kaldırıma bıraktı. Ceketini çıkarıp, gömleğinin düğmelerini çözmeye başladığında gözlerin büyüdü ve kızardın.
"Seni üstsüz görmek istemediğimi söyledim!" Kalbin çılgınca çarpıyordu.
"Sakin ol, aptal. Altımda atlet var." dedi ve gömleğini de çıkarınca üstündeki siyah atlet göründü. Hayal kırıklığına uğradın, ama yine de rahatlayarak nefes aldın. Sarışın telefona doğru yürüdü, formasını kolunun altında tutarken telefonu eline aldı. Sana bakarak sırıttı, kırmızı gözleri çok eğleniyor gibiydi. "Ne, başka bir şey görmeyi mi bekliyordun?"
"H-hayır! Kapa çeneni seni azgın piç!" dedin yüzün tekrar kızarırken.
"Hah? Azgın mı? Beni üstsüz görmek istemediğini söylemene rağmen, üstümü çıkarırken dik dik bana bakan sendin!"
"KAPA ÇENENİ BAKMIYORDUM."
"Bakıyordun lan."
"BAKMIYORDUM. DEDİM."
"Tamam, Y/n, ne diyorsan." Bakugou başını sallayarak homurdandı. "Ah, sana söylemeyi unuttum. Kirishima bana, tanıdığım şu çocukla, Aoyama, ile bir süre önce Harpoon'da tanıştığını söyledi. O piç senden bahsetmeyi kesmiyor."
"Ao...yama? Aoyama diye birini tanımıyorum."
"Bekle sana fotoğrafını göndereyim."
Bakugou videosunu durdurdu ve sana fotoğrafı gönderdi. Bildirimin üzerine tıklayarak fotoğrafı açtın.
Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.
"Bekle bekle bekle bekle bekle. Bu tıpkı Fransa'dan olan arkadaşıma benziyor. İsminin Jacques olduğunu söylemişti." dedin kaşlarını çatarak.
"Jacques'miş, kıçım. O benim okuluma gidiyor."
"Ç-çok iyi Fransızca konuşuyordu... Vay anasını..."
"Sikik Jacques! Bu çok komik!" Bakugou başını yukarı kaldırarak güldü. "Kendisine Jacque-off da diyebilir."
