BÖLÜM 11

181 29 8
                                    

YAZAR NOTU: Yaptığınız beğeni ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Daha yolun başındayım ama sizin desteğiniz ve eleştirilerinizle daha iyi olacağıma inanıyorum. Lütfen yorumlarınız ve oylarınız eksik etmeyin. İyi okumalar! :)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Güneşin sıcaklığını vücudumda hissedebiliyordum. Gözlerimi yavaşça açtım ve kırpıştırdım. Etrafım uçsuz bucaksız dağlarla çevriliydi. Sanki havada duran bir adadaydım ama burası Santa Katalina değildi buna emindim. Etrafta ne Ena vardı ne de herhangi bir insan yerleşkesi. O an burası neresiyse gerçekte burada olmadığımı anladım.

Rüyamın içindeydim ve bilincim yerindeydi.

Daha önce birçok kez rüyalarına yön veren insanlar hakkında yazılan makaleleri okumuştum ama benim de başıma gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Yavaşça ilerlemeye başladım. Acaba burada başıma bir şey gelse gerçek hayatta da hisseder miydim?

Yavaşça ilerlerken önümde bir tapınak gördüm. Girişe doğru ilerledim ve taş kapıdan içeri girdim. Taş binanın içi gerçekten de mükemmel ötesi döşenmişti. Etrafta siyah ve mor renkler ağırlıktaydı ve içerisi uçan ateşböcekleri sayesinde aydınlanıyordu. Demek rüyaların gerçekten de bir sınırı olmuyormuş.

O esnada ağlayan bir kadın sesi duydum.

O tarafa doğru ilerlemeye koyuldum. Burası neresi, içerdekiler kim bilmememe rağmen burada olmam gerektiğini iliklerime kadar hissedebiliyordum. Aralık bir kapının önüne geldiğimde buradan içerideki kişileri bulanık da olsa seçebiliyordum. En azından rüyalarda kimsenin yüzünü net görememe iddiası doğrulanmış oldu.

"Bu – bu ne demek? Ben... Ben çocuk sahibi olamayacak mıyım?" Kadın içli içli ağlıyordu. Çocuk sahibi olamama düşüncesinin onu yıprattığı besbelliydi.

Arkası bana dönük olan ve kadın mı erkek mi olduğunu çözemediğim kişi kadına bir mendil uzattı. "Çocuk sahibi olamayacaksın demedim. Olabilirsin ama yapman gereken fedakârlık çok büyük."

"Ne? Ne yapmalıyım söyle hemen yapacağım." Kadının sesi çaresiz çıkıyordu.

"Çocuk sahibi olabilmek için neyden vazgeçebilirsin?"

"Her şey. Her şeyden vazgeçerim. Yeter ki benim de çocuklarım olsun, yuvam kutsansın."

"Peki ruhun? Ruhundan vazgeçer misin?" Bu kişi her kimse sesi çok düzdü ve herhangi bir duygu emaresi taşımıyordu.

"Gerekirse."

Gözlerimi açtığımda yatağımdaydım. Etrafıma bakındığımda Alexander'ın hala koltukta uyumakta olduğunu gördüm, güneş daha tam olarak ortaya çıkmamıştı. Tekrar uykuya dalamayacağım için gözlerimi tavana dikip düşünmeye başladım.

Bu gerçekten bir rüya mıydı? Yoksa bana görmem gereken bir şey mi gösterilmişti? Eğer öyleyse bunu kim ve neden yapmıştı? O kadın ve konuştuğu kişi kimdi?

Ama en önemlisi ben bu gördüklerimden ne çıkarmalıydım?

Ben düşüncelerim içinde kaybolurken güneş tam olarak ortaya çıkmıştı. Bugün yine her zamanki günlerden biriydi. Hazırlanıp derse gitmem gerekiyordu. Sessizce yataktan ayrılıp dolaba yöneldim ve pantolon tişört alıp banyoya geçtim. Alexander'ı uyandırmak istemiyordum, bu yüzden banyoda hazırlandım. Odaya geri döndüğümde koltukta oturuyordu.

"Günaydın."

"Günaydın. Rahat uyuyabildin mi?"

"Evet. Sen nasılsın? Dün gece mırıldandığını duydum."

- RUH SERİSİ-     UYANIŞWhere stories live. Discover now