BÖLÜM 1

974 45 6
                                    

Ateş. Boğa. Kapı.

Yıllardır her gece gördüğüm bir türlü anlamlandıramadığım tek rüyam. Daha doğrusu kâbusum. Derin bir nefes alıp yataktan çıktım, ev arkadaşım Dennis'i uyandırmadan mutfağa geçtim ve kendime süt kaynatmak için gerekli malzemeleri buldum. Süt üzerimde her zaman rahatlatıcı etkisi olan bir içecekti. Ne zaman aynı kâbusu görsem sonrasında da aynı eylemi yapıp okula hazırlanırdım. Artık alışkanlık gibi bir şey olmuştu. Ailemi kaybettiğim kazadan beri aslında kâbuslarım benim yaşantımın birer parçasıydı. Hala o kazadan nasıl sağ çıktığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. O ezilmiş arabadan kırık bir kol, kanayan bir burun ve psikolojik olarak hasarlı çıkmıştım. Annem ve babam ise benim kadar şanslı değillerdi. Onları o kazada kaybetmiştim. Ve ruhumun bir parçasını da...

Sütümü içip kullandığım cezveyi ve bardağı yıkadım. Dennis tezgahta bulaşık görmeyi hiç sevmezdi. Sessizce odama geçtim ve hazırlanmaya başladım. Dar kotumu ve siyah tişörtümü üzerime geçiriverdim. Çok güzel bir kız sayılmazdım, 1.70 boylarında ne zayıf ne kilolu bir kızdım. Kadınsal hatlarım ortadaydı ve bu bana ayrı bir çekicilik katıyordu ama bu yönlerimi ortaya çıkarmayı sevmezdim. Saçlarım belime kadar siyah bir şelale gibi akıyordu ve gözlerim de iki boşluk gibi kocaman ve simsiyahtı. Hemen saçlarımı taradım, hafif bir makyaj yaptım ve ceketimle çantamı aldım. Dennis'i uyandırmadan ayakkabılarımı giydim ve evden ayrıldım. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve psikoloji okuyorum. Kulağa ne kadar tuhaf gelse de yaşadıklarımdan sonra doğru bir yol tercih ettiğime inanıyorum. Sınıfa girdiğimde Kelly hemen yanıma geldi.

"Ari, tam vaktinde. Bu akşam takılalım diyoruz ne dersin?"

Kelly her zamanki neşesi, şeftali rengindeki teni, kızıl saçları ve ela rengi gözleri ile çok güzeldi. Bazen ona gıpta ediyordum çünkü ben içimde bu kadar neşe barındıramıyordum. 

"Gelemem çalışmam lazım biliyorsun." Bunu o kadar sakince söylemiştim ki Kelly itiraz edememişti çünkü maddi olarak kendimi desteklemek zorunda olduğumu biliyordu. "Çalışmadığım bir gün benimle de çıkarsınız." dedim ve gönlünü yapmaya çalıştım.

Tam o anda içeri kocaman göbeği, ak saçlarıyla Profesör Clark girdi. Kolunun altındaki kitapları masaya koydu ve her zamanki gibi yoklama almaya başladı. Yoklama olayını her zaman saçma bulmuşumdur. Sonuçta hepimiz 18 yaşından büyüğüz, derslere katılıp katılmama tercihi bize ait olmalı.

"Arethy Anderson!" Adımın yüksek sesle söylenmesinden nefret ediyorum. "Buradayım." Bütün ders boyunca gelişimsel psikoloji hakkında konuştu ve ben de not almaya çalıştım. Bugünkü programımda sadece Profesör Clark'ın dersi vardı ve ders bittiğinde Kelly ve diğerleri ile kantine ilerledim. Kafedeki vardiyama daha bir saat vardı ve en azından arkadaşlarıma bu kadar vakit ayırabilirim diye düşündüm. Katinden çay, kahve ve atıştırmalıklarımızı aldıktan sonra masaya yerleştik. O sırada Jully konuşmaya başladı.

" Dünkü cinayetten haberiniz var mı?"

" Ne cinayeti?" diye sordum çünkü hiçbir şeyden haberim yoktu. Geç saatlere kadar çalışıyordum ve kendime dikkat etmem gereken bir durum söz konusuysa bunu kesinlikle bilmeliydim.

"Merkezdeki spor salonun yanındaki boş arazide spor salonu güvenliğinin cesedi bulunmuş. Babamın anlattığında göre adamın gözleri yokmuş ama oyulmamış da. Sanki ruhu bedeninden çekilip alınmış gibiymiş, etrafta hiç kan yokmuş."

İşte bu çok ilginçti. Şimdiye kadar bir sürü cinayet haberi duydum ama kansız olan? Hiç duymadım. Jully'nin babası emniyette yetkili bir isimdi ve cinayetlerle ilgilenirdi. Bu yüzden onun verdiği bilgilere şüphesiz güvenirdim.

- RUH SERİSİ-     UYANIŞTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon