0.3

17 0 0
                                    

Oy vermeyi unutmayın!!!
---------/^\---------
Eş seçimi

Hayatta kaybedeceğiniz hiç bir şey kalmadığında ya oyun olursunuz yada oyuncak.

Bazen düşünürüm... hayatın bu kadar üzüntüye ihtiyacı var mı.

İnsanlar niye birbirine düşman... Nefret duygusu basit bir şey olması gerekirken insanlar niye bu duyguya yenik düşer.

Yalnızlık çok basit bir kelime benim için.

Ailemi kaybettikten sonra bu sadece basit bir kelime olmuştu, onun yerine duygular daha zorlayıcıydı.

Hassas hissediyordum, duygularım hassastı, çok çabuk kırılırdım ve çok çabuk unuttuğumu sanardım.

Sanardım diyorum çünkü o an hissettiğim üzüntü az olsa da günler sonra çıkan üzüntü acıya dönüşürdü hep.

Çok uzun sürerdi en fazla 2 ay çekerdim acısını.

Sanırsam bu içine atmak demekti...

Sürekli bu üzüntü duygusunu yaşadığım için yalnız hissediyordum ve bu oluncaya kadar anlatabileceğim kimse olmadığı için.

Küçükken ergenlik zamanlarımda da böyleydim ama o zaman ailem vardı... Ailem olmasına rağmen onlara bir şey demezdim çünkü bazen kendi fikirlerine ters düştüğü için beni azarlar ve uyarırlardı.

Bunun için hep baskılandığımı hissetmişimdir ve bu yüzden de susmayı seçerdim.

Odamdan çıkmak beni huzursuz ederdi dışarıya odaklanıp insanlarla konuşarak dert edinmek beni gererdi ve hiç istemeyeceğim bir şeydi bu.

Ben sadece 10 kişilik bir grubun içindeyken sesimi duyabileceğiniz biriydim.

Arkamda beni koruyacak birisi olduğunu hissettiğim sürece her zaman ağzım açıktır...

Bunları anlatmamın nedeni dış görünüşüme nazaran içimin zıt oluşuydu.

İçime konuşmak benim en üzücü ve en rahatlatıcı aktivitemdi.

...

Gözlerimi açtım, etrafıma bakınma ihtiyacı duyuyor ve beynimi toparlamaya çalışıyordum.

Ciğerlerimin hala alışamadığı paslanmış demir, kan ve leş kokusu yüzünden beynimdeki bilgiler ip gibi dizilmişti adeta.

Koku konusunda hassastım her hangi bir parfüm ve ya şu an ki berbat koku gibi kokuları soluduğum sürece başım ağrırdı.

Bazen sert rüzgarın etkisinde kaldığım zamanlar bile ağrırdı başım.

Etrafıma tekrar bakınırken tutulan boynum tabi ki de göz ardı edile bilecek bir şekilde acımamıştı.

İnleyerek elimi boynumun tutulmuş tarafına götürüp ovalayarak rahatlatmaya çalışırken zindanın kapısında beni izleyen Kral Jeon'u görmüştüm.

Kaşlarımı çatarak elimi boynumdan çekip aslında hiç acımamış gibi davranarak jimin ve hoseok'a gözlerimi çevirdim.

Jimin çok bebeksi uyuyordu, yanakları ve dudağı omzuma yaslandığı için öne fışkırmıştı ve ister istemez gülmemi sağlamıştı.

Hoseok ise her şeye rağmen uykusunda bile gülümsüyordu.

Cidden bu durumdayken bile güzel rüya göre biliyorsa ayakta alkışlardım.

Ona da gülümseyip, beni izleyen kral jeon'u görmemiş gibi karşımdaki duvara bakmıştım.

Düşünmüyordum, düşünemiyordum da.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 31, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Year of the dragon -Taekook-Where stories live. Discover now