Dediğime güldü. "Babaannen bunları Hacc'a gittiğinde getirmiş, dün geldiğinde okuyup üfledi. Bana da iyice tembihledi, yiyince zihin açıyormuş."

"Umarım sınavda on net falan arttırıyordur."

"Umarım," dedi ve bana sarıldı. "Başarılar kuzum. Hiç heyecan yapma, ben çok güzel geçeceğine eminim."

Gülümsediğimde arkasındaki Elçin'le sarıldık.

"Allah, senin gibi bir rakibi olduğu için tüm rakiplerinin yardımcısı olsun, başka bir şey demiyorum."

Dediğine kahkaha attım. Gülerek kulağıma yaklaştı. "Gidip Eray'a başarılar dilesem Burak abi Karabaş'ı onun üzerine salar mı?"

"Ben babamı oyalarım," dedim fısıltıyla. "Git dile."

Hafifçe başını sallayıp geri çekildiğinde göz ucuyla babama baktım. Yan taraftaki evinin önünde ailesiyle konuşan Eray'a odaklanmıştı.

Haftalar önceki olaydan sonra babam bende olduğu gibi Elçin ve Eray'ın sevgili olmasını sakinlikle karşılamış fakat yine yapacağını yapmıştı. Ön bahçede bağlı olan Karabaş iki evi ayıran duvarın önünde bağlıydı ve Eray'ı çok seven köpeğimiz artık onu görünce sinirden deliriyordu. Bu durum en çok Umut'un işine yaramıştı elbette, odak Eray'da olduğu için eve rahatça girip çıkabiliyordu.

"Hadi gidelim artık, geç kalacağız." dedim ve babamın elinden tutup arabaya doğru yürümesini sağladım. Bakışlarını Eray'dan alarak bana ayak uydurdu ve beraber arabaya bindik.

"Arabayla şu velete çarpayım mı? Rakibin azalmış olur hem."

Çenesiyle Eray'ı işaret ettiğinde güldüm.

"Beni geçebilecek tek rakip o baba, çarpman işime gelir."

"Birkaç tane avukat tutunca vuracağım."

Kararlı bir şekilde konuşsa da bunları şakasına söylediğini biliyordum. Yani, umarım şaka yapıyordur.

Evden ayrılıp Barkın'ı da evinden aldığımızda yoğun trafikten dolayı okula ulaşmamız zaman almıştı, erken çıkmasaydık yüksek ihtimal yetişemeyecektik. Stresten ecel terleri döktüğüm yolculuğun ardından okula geldiğimizde arabadan inmiştik. Babamın nasihat dolu cümlelerinin sonunda Barkın'la birlikte okulun içine doğru ilerledik. Bahçe bir hayli kalabalıktı.

"Kanka ben beş dakikada yapar çıkarım, şu ağacın önünde buluşuruz."

Rahatça konuşmasına göz devirdim. "Bok çıkarsın."

"Niye ya?" diye sordu utanmadan. Gireceğimiz sınavda bizim hızımızı ölçeceklerdi ve şimdiden destansı paragraf sorularını gözümde canlandırabiliyordum.

"Millet süreyle yarışacak, sen beş dakikada yapar çıkarım diyorsun Barkın."

Omuz silkip güldü. "Hızlıyımdır."

Bir şey demeden başımı hafifçe salladım. Nasıl olsa birazdan sınavda hızlı olup olmadığını anlayacaktı.

Barkın'la birbirimize başarılar dileyip okuldan içeri girdik ve sınıflara doğru ilerledik.

Umarım sınavdan olabildiğince az hasarla kurtulabilirdik.

~~~

Bu neydi? Az önce tam olarak ne olmuştu?

Son beş dakikadır hayata karşı milyonlarca soru sormuştum ve bu iki soru en çok sorduğum sorulardı. On sekiz yıldır hayattaydım ve hayatım boyunca beynimi bu kadar kullanmamıştım.

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGWhere stories live. Discover now