4.6

11K 969 431
                                    

Keyifli okumalar❤

ELÇİN KANDEMİR

"Bugünlük bu kadar yeter kızlar, haftaya görüşmek üzere."

Caner hocanın düdüğüyle elimdeki topu sepete atıp yorgunlukla sahanın köşesindeki banka oturdum. Okulun bitmesinin üzerinden iki saat geçmişti ve o iki saat boyunca antrenmandaydım. Maçlarımıza az bir süre kaldığı için Caner hoca her zamankinden daha fazla zorluyordu bizi. İki saat boyunca bir oraya bir buraya koşmaktan çok yorulmuştum, öyle ki oturduğum banktan kalkacak hâlim bile yoktu.

"Hadi Elçin, gitmiyor muyuz?"

Soyunma odasının kapısına doğru ilerleyen Simay'ın bana seslenmesiyle kafamı sallayıp ne kadar istemesem de oturduğum banktan kalktım. Simay'la evlerimiz yakın olduğu için antremanlara birlikte gidip geliyorduk. Samimi bir arkadaşım değildi ama yolda gidip gelirken muhabbetimiz oluyordu.

Uzun sahayı yorgun adımlarla tamamlayıp açık kapıdan geçtim ve soyunma odasına girdim. Kilitli dolaptan eşyalarımı alırken bir yandan Simay'ın bugünkü hoşlandığı çocuğu anlatmasını dinlermiş gibi yapıyordum. Neredeyse her gün farklı bir kişiden hoşlanıyordu.

Ben ise bu konuların konuşulmasını bile sevmiyordum. Erkekler ümit verip giden varlıklardan öteye geçmiyorlardı benim için. Bunun en büyük örneği babamdı. Arada geliyor, annemle kurduğumuz düzeni mahvediyor ve ortadan kayboluyordu. Küçüklüğümden beri böyleydi. Ben ona tam alışmışken, onu sevmeye başlamışken gidiyordu. İşin kötüsü buna her defasında kanıyordum. Her geldiğinde bir aile olabileceğimize inanıyordum, bana sevgisini verebileceğine inanıyordum. Bu konuda çok salaktım. Zaten kırık olan kalbimi her defasında daha da kırmasına izin veriyordum ve o bunu hep değerlendiriyordu.

"Elçin, telefonun çalıyor duymuyor musun?"

Simay'ın sesi beni düşüncelerimden ayırırken çalan telefonumu çantamın ön gözünden çıkardım.

"Efendim anne?" diyerek aramayı yanıtlarken diğer yandan topladığım saçlarımı açıyordum.

"Anneciğim antrenmanın bitti mi?"

"Evet, bitti az önce. Bir şey mi oldu?"

"Deren bugün hasta ya, biliyorsun,"

Görmese de başımı salladım. Hasta olduğu için okula da gelememişti.

"O yüzden merak ettim onu, görmeye geldim. Burak abin Elçin de gelsin, yemek yiyelim diyor."

"Olur," dedim gülümseyerek.

"Dikkatli gel tamam mı kızım? Görüşürüz."

"Tamam, görüşürüz." deyip aramayı kapattım ve Simay'a döndüm.

"Benim işim çıktı, eve gitmiyorum."

"Tamam." dedi başını sallayarak. "Bir sonraki antrenmanda görüşürüz o zaman."

Başımı salladığımda soyunma odasından çıktı. Siyah eşofman altımı giyip üzerimdeki tişörtü çıkardım ve yenisini giydim. Çantamı hızlıca toparladıktan sonra spor salonundan çıkmıştım.

Kulaklıklarımı takıp durağa doğru yürüdüm. Şanslıydım ki otobüs hızlıca gelmişti. Yarım saatlik otobüs yolculuğunun ardından sitenin önünde inerken bir yandan hangi ev olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.

Hafızam çok kötüydü ama Deren'in evin renginin açık mavi olduğunu söylediğini hatırlıyordum ve şu an karşımda yan yana durmuş iki tane açık mavi ev vardı.

Sıkıntıyla ofladım. O piti piti yapsam bence tutardı. Ciddi ciddi yapmaya kalkıştığımda kendime göz devirmiştim. Yoldan geçenler beni deli sanacaktı.

Karşımdaki iki evden sol taraftakine ilerleyip bahçe kapısını ittirdim. Bu ev olduğunu hatırlıyordum. Kapıyı çalacağım sırada yan tarafta kolilerle uğraşan kumral çocuk dikkatimi çekmişti. Deren'in sevgilisi olabilir miydi? Ama o, bu çocuktan daha uzun boyluydu ve saçları daha açık renkteydi.

O zaman bu çocuk kimdi?

Kapının önünde durmuş onu incelediğim sırada uğraştığı kolilerden kafasını kaldırdı. Beni gördüğünde kaşlarını çatmıştı.

"Sen kimsin?"

Sorduğum soruyla kaşları daha da çatıldı ama her an gülecek gibi duruyordu.

"Evimin bahçesinde bana sen kimsin diye mi soruyorsun? Asıl sen kimsin?"

"Evinin bahçesi mi?"

Başını salladı ve yanıma doğru geldi.

"Sen kime bakmıştın?"

Evleri karıştırdığımın ancak farkına varırken yüzümü buruşturdum. Önümde yüzde elli ihtimal vardı, onu da tutturamamıştım.

"Kusura bakma, evleri karıştırdım."

Çocuğun bir şey demesini beklemeden bahçe kapısına ilerlediğimde arkamdan alayla konuştu.

"O kadar geldin, istersen bir kahve içebiliriz."

Sinir tüm vücuduma yayılırken kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Ne münasebet!"

"Alındım ama."

Ne kadar cıvık bir çocuktu bu böyle?

Bir şey demeden bahçe kapısını açıp diğer eve doğru ilerlemeye başladığımda arkamdan bağırmıştı.

"Ben Eray bu arada! Sen de ismini söyleseydin keşke."

"Rüyanda görürsün..."




Helloooo! Ben geldimmmm.

Bu bölüm çok kısa ama ileriki bölümler için büyük spoiler taşıyor. Anlayıp anlamadığınızı o kadar merak ediyorum kiii :)))))

Bir sonraki bölüm yarın gelir, bildiğiniz üzere Umut'un ağzından. Onu da bayıla bayıla yazdım ehehehhehehe. Bu arada yarın bayram, gün içinde atarsam okuyamayabilirsiniz belki o yüzden akşamüstü atarım.

Sizi seviyorum, öptüm KOCAMAN😘

İnstagram👉🏼misslala_hikayeleri

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGWhere stories live. Discover now