Çetin'in Ağzından -

Arabanın içinde oturmuş kapı açık bir şekilde Akın'ı bekliyorduk. Sürücü koltuğunda bu sefer ben vardım. Yarım saat geçmişti ve gelen giden yoktu. Bela'da görünmüyordu. Muhtemelen beraber gitmiş ve bize haber vermemişlerdi. 

''Bela'da gelmedi. Beraber gitmiş olabilirler mi?'' dedim sessizliği bozarak.

''Olabilir aslında. Baksana hâlâ gelmediler. İyi sür gidelim.'' 

Anahtarı çevirdikten sonra arabayı çalıştırdım. Karakolun kapısının önünden geçerken çalan ıslıkla karakolun kapısına baktım. Akın ıslık çalarken bize doğru koşuyordu. Arabayı durdurduktan sonra kapıyı açtım.

''Beni almadan nereye?'' dedi binerken.

''Bela nerede?''

''Sizinle değil mi?'' Oturduktan sonra bana durmamı söyleyip Bela'yı aramaya başladı. Onunla konuştuktan sonra telefonu kapatıp bana döndü.

''Tamam Çetin gidelim. O bugün hastaneye gidecekti. Arka kapıdan çıkmış.''

''Ne hastanesi? Bizim haberimiz yok.''

''Bela artık hastanede çalışacak. Kendi kararı bende onayladım.''

''Sen mi onayladın? Böyle bir şeye karar vermeden önce hepimizle konuşmalıydınız. Kurallar falan kalktı tamamız ama bu kadar da değil.''

''Her şey ani gelişti. Kesinleşmeden konuşmak istemedik.''

''Akşam bu konuyu konuşalım.'' Bugün Bela'nın karakolda Zümrüt yenge hakkında söylediklerinden sonra Mustafa ağabeyim daha bir ciddi ve sert olmuştu. O Cengiz ağabeyime göre biraz daha güleç biriydi. Ama şimdi ikisi arasında bir fark göremiyordum.

Gerçi Cengiz ağabeyimde değişmişti. Geldiğinden beri fazla rahattı. Geleli üç gün olmamıştı ama eski hali yoktu. Eskiden herkesin ona bir saygısı vardı ama Seyhan gittikten sonra sanki ruhen o da onunla gitmişti. Aile içindeki ağırlığını Mustafa ağabeyime bırakmıştı. Bundan şimdilik rahatsız görünmüyordu. Aramızdaydı ama turist gibi davranıyordu. Her gün takım elbise giyen Cengiz ağabeyim geldiğinden beri şort tişört ikilisiyle geziyordu. Konuşurken sürekli gülüyordu eski ciddiyeti yoktu. Bu durum iyi değildi.

Yarım saat içinde eve varmıştık. Akın'la ben hariç hepsi asansöre bindi. Bizde merdivenlere yöneldik. Asansör gelmeden kapının önünde olmuştuk. Diğer eve bir haftaya taşınırız demişti Mustafa ağabeyim. Bu evin bize yetmeyeceği en başından belliydi zaten. O evi dışarıdan görmüştüm. İstanbul'daki evimize benziyordu. İçini görmemiştim ama içinin de iyi olduğuna nedense emindim. Bir an önce taşınmalıydık.

Eve girdikten sonra herkes salona geçti. Kimseden çıt çıkmıyordu ve bu hiç iyiye haber değildi. Bela'dan dolayı olsa gerek Mustafa ağabeyim sinirlenmişti. Yine bizden habersiz iş yapıyordu ve bu bir problemdi. 

''Akın biraz konuşabilir miyiz?'' Mustafa ağabeyim sessizliği bozdu.

''Konuşalım.'' 

-

Bela'nın Ağzından -

Asansörden çıktıktan sonra çantamı açtım ve anahtarı aradım. Bir türlü bulamıyordum ve sinirden şimdi çantayı duvara fırlatabilirdim. O sırada kapıyı Tarık açtı. Yüzü bembeyazdı ama bir şey sormadım. Eğer bir şey varsa şimdi anlaşılırdı. Sakince ayakkabılarımı çıkardım ve elime alıp içeri girdim. Ayakkabılarımı kenara bıraktıktan sonra içeri girdim. Çetin ve Zümrüt koltuklarda oturuyorlardı. Tarık'ta geçince bende tekli koltuğa oturdum. 

''Diğerleri nerede?'' Der demez Cengiz , Mustafa ve Akın gelip koltuklara yerleşti. Yüzleri sirke satıyordu. Gerçi Cengiz ve Mustafa'ya alışkındım ama Akın neden böyle duruyordu. Bir şey söylemedim. Zaten sinirim boyumu geçmişti.

''İş görüşmen nasıl geçti Bela?'' 

Hayır bir şey demeyeceğim. Sürekli aynı cümleyi tekrarlıyordum ama nereye kadar. Ayağa kalkıp Mustafa'nın iki yakasından tutup ayağa kaldırdım. Ben bu işlevi yaparken Akın beni çekmeye Cengiz ise Mustafa'yı kurtarmaya çalışıyordu.

''Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!'' Bir hışımla bağırdım. Ani bir hareketle bileklerimden kavrayıp sıkmaya başladı.

''Bizden izin almadan adım dahi atmayacaksın! O adamlar hayatımıza senin yüzünden girdiler.! Senin bizden habersiz yaptığın işler yüzünden! Nefes alsan haberim olacak!''

''Sen Kenan değilsin! Ya haddini bilirsin ya da ben bildirmesini bilirim!''

''Elinden geleni yap.!'' 

Akın'ın Mustafa'yı ittirmesiyle Mustafa koltuğa düştü. Yine sinirlenmiş vücudu kaskatı kesilmişti. Kızaran bileklerimi elleriyle ovuşturduktan sonra Mustafa'ya döndü.

''Eğer bir daha ona elini sürersen karşında beni bulursun. Hareketlerine dikkat et.'' Sonra da bana döndü. ''Yürü.''

Merdivenlere yöneldim. İkişer ikişer çıktıktan sonra odaya girip büyük bir el çantası çıkardım. İçine biraz iç çamaşır ve kıyafet doldurmaya başladım. Ağlamak istemiyordum. Ağlamayacaktım. Elimdeki çantayı tutup yatağa fırlatan Akın'a baktım sinirle.

''Ne yapıyorsun?''

''Çok bile durdum burada. Gidiyorum.!''

''Beren şu an gitme vakti değil. Birbirimizle iyi olmamız lazım. Herkes başka yere dağılırsa olmaz. Dışarda çakal sürüsü varken olmaz. Anlıyor musun beni?''

''Sende beni anla Akın. Cengiz'e mi özeniyor Kenan'a mı özeniyor bilmiyorum ama ben kimseyle uğraşamam. Gideceğim. Ya benimle gelirsin ya da.'' Cümlemi bitirmedim. Zaten tam o sırada içeri Cengiz girdi.

''Salona geçin.''

''Cengiz.''

''Akın salona.''

Akın önümden yürümeye başlayınca bende arkasından yürümeye başladım. Cengiz'de benim arkamdan geliyordu. Salona geçtiğimizde Mustafa hariç herkes oturuyordu. Zümrüt karnını tutarken sızlanıyordu. Duruma üzüldüğünü daha açık ifade edemezdi sanırım. Çetin dirseklerini bacaklarının üzerine koymuş elleri yüzünde düşünüyordu. Ortam aşırı gergindi.

''Otur Mustafa. Sizde oturun.'' 

Dediğini dinleyip Akın'la yan yana oturduk. Mustafa'da Zümrüt'ün yanına oturdu. Sinirden elim ayağım titriyordu. Ne cüretle bileklerimi sıkar bana bağırırdı? Bileklerime baktım. Mora dönüşen kırmızılıklara bakınca daha da sinirlenmiştim. Cengiz ayakta sakinliğini korurken bize bakıyordu.

''Kendinize gelin. Kimsenin kimseye karışma hakkı yok. Bela'yı hepimiz biliyoruz. Bize söylemeden bir iş yapmış. Mustafa'da kendince ona ders vermek için hastaneyi aramış. Bela'yı işe almamalarını emretmiş. Bunlara gerek yok. Böyle gergin bir dönemde hem de hiç yok. Birbirinizden özür dileyin bitsin bu iş.''

Kimseden çıt çıkmıyordu. Ne desem bilemiyordum. Kanım donmuştu. Zamanında Cengiz'e de bu kadar sinirlendiğim olmuştu. Bir an sadece kişileri ve oldukları yerleri düşündüm. Mustafa , Cengiz'in yerine geçmeden önce benim gözümde çok iyiydi. Şimdi onun yerine geçti düşman olduk. Ama Cengiz'le aramız iyi. Belki de benim baştakiyle bütün problemim. Kişiyle veya kişilerle değil. Diktatöre tahammülüm yok. 

Düşüncelere dalmıştım. Halıya kitlendiğim sırada Cengiz'in parmak şıklatmasıyla uyandım.

''Mustafa özür diledi. Sende dile bitsin bu olay.'' Ne ara dilemişti?

''Ben hiçbir şey duymadım.'' Şimdi yine sinirlenmiş etrafa üfleyip püflüyordu.

''Bela.''

''Duymadım diyorum.!''

''Özür dilerim.'' Dedi tekrar.

''Özür dilerim.''

-




BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin