27

146 66 3
                                    

-

Yemek sonrası odama çıktıktan sonra duşa girdim. Sıcak su altında düşünmeye başladım. Gerçekten neden bana bundan bahsetmemişti? Hani kızıydım? Seyhan'ın gelmesiyle konuşmamız yarıda kesilmiş ve yemeğe geçmiştik. Yemekten sonra da dinleneceğini bahane ederek odasına çekilmişti. Bu olayı yarına bırakacaktım. Yarın onunla beraber hastaneye gidip ne kadar ilerlediğine bakmam gerekiyordu. Evet baba-kız ilişkimiz hayran olunası değildi ama dediği gibi beni buralara getirende oydu. Ona olan borcumu bir şekilde ödemem gerekiyordu.

Duştan çıktıktan sonra siyah iç çamaşırlarımı giydim. Üzerine siyah pijama takımlarımı giydikten sonra yatağın içine girdim. Akın'ı hatırladım. Akşam erken uyumamamı söylemişti. Ama o kadar uykum vardı ki.. 

Tam gözlerimi kapatmışken kapının açıldığını duyup yatağın içinde oturdum. Akın elinde bir sepetle içeri girmişti. Altında siyah bir eşofman üzerinde de beyaz bir tişört vardı.

''Piknik mi yapacağız?'' dedim gülerek.

Komidinimin üzerine sepetten çıkardığı dört bardağı koyduktan sonra iki şişe çıkardı. Birinin içinde su vardı. İki bardağı suyla doldurduktan sonra rakıyı bardaklara koyup üzerini suyla tamamladı. Sepetten üç tabak meze ve çatal çıkardıktan sonra yorulmuş bir şekilde bana döndü.

''Amcamla karşılaşacağım diye bir saattir parmak ucumda yürüyorum. Bir de onunla uğraşamayacağım.'' Küçük bir kahkaha attıktan sonra bardağımdan büyük bir yudum aldım.

''Sırtındaki izlerden başlayalım.'' Oflayarak yüzümü çevirmemle elini yanağıma koyup ona bakmamı sağlaması bir oldu. Biraz daha yanıma yaklaştıktan sonra yanağıma bir öpücük kondurdu. Sonra karşımda oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve o da benim gibi sırtını yatak başlığına verdi. Sağ eliyle sol elimi birbirine kenetlediği sırada başımı omzuna koydum.

''Akın anlatmak istemiyorum. Neden ısrar ediyorsun?'' dedim dudak büzerek. Biraz şirinlik yaparak bu işten yırtabileceğimi düşünüyordum. Ama pek etkili gibi durmuyordu.

''Sen yanımdayken sanki buradaymışım gibi hissetmiyorum. Sanki başka bir yerdeyiz ve sadece ikimiz varız. Buna aşk de saplantı de. Ne dersen de ama aklımda soru kalsın istemiyorum. Ben sana arkamı dönüp gittiğimde sen silahı tutamayan biriydin. Şimdi seni izliyorum. Senden ne kadar uzun adamı yere serişini gördüm. Senin silah doğrulttuğunda ki yüz ifadeni gördüm. Sen değişmişsin Beren. Ama ben bunun nasıl gerçekleştiğini bilmiyorum. Öğrenmek istiyorum anladın mı?''

Artık başka çarem kalmadığını gördüm. Bardağımı kafama diktikten sonra bardaklara tekrar rakı doldurdum. Bardağını ona uzattıktan sonra onun bardağını kenara koymasını izledim. Sonra anlatmaya başladım.

''Lisenin son dönemi burada kalıyordum. İhtiyar kök söktürüyordu. Sürekli çalışmamı söylüyordu. Bir de özel öğretmenler tutmuştu yatılı. Baskı altındaydım anlayacağın. Bir gün yemekte senin Irak'tan dönmeyeceğinden bahsetti. Bunu duyduğumda ona soru sordum. Bana her şeyi yasaklamıştı. Hayatında erkek olmayacak , erkek arkadaş dahi olmayacak. Telefon yasak. Sınavlar iyi olacak , notlar yüksek olacak. Sürekli bir baskı. Daha sonra dediğim gibi yemekte soru sordum. Cevap vermedi. Kimse cevap vermiyordu ki zaten. Hizmetlilere soru soruyorum yok. Korumaya soruyorum yok. Evdekilerle bir sohbetim de yok. En son yemekte baktım herkes yine susmuş. Bağırdım , çağırdım evi terk ettim. O çıkışla üzerime parada almamıştım. Saatin arkasındaki notu aldım. Evi bulana kadar canım çıktı. Eve girdim , girdim ama yiyecek hiçbir şey yoktu. Orada fazla kalamazdım. Bir şekilde kendi ayaklarımla geri döndüm. Ama bu sefer asileşmiştim. Belki o yaşın verdiği sinirle. Ne derse tersini yapıyordum. İstemediği ne varsa yapmak için uğraşıyordum. Sınavlara deli gibi çalıştığım halde boş kağıt verip çıkıyordum. Sonra bir tokatla başladı her şey. Başta bir şey dememiştim. Çünkü zaten onu sınıyordum. Tanımaya çalışıyordum. Sonra daha da ilerledi. Bir kere kendini aşarak vurdu bana. Sonuç bu. Bir daha olmadı.''

''Bunu sana amcam mı yaptı?'' Başımla onayladım.

''Hiçbir şeyden memnun olmuyordu. Hep daha iyisini istiyordu.. Eski halimden eser yok artık. Acıya o kadar alıştı ki bedenim. Haklı. Beni o yetiştirdi. Beni bu hale o getirdi. Şimdi bazen kızıyorum düşündükçe. Diyorum ki ne hakla? Sonra diyorum ki bunları yaşamasaydım.. Öyle işte.''

Odada bir an sessizlik oluştu. Ama o sessizlik onun ayağa kalkmasıyla sonlandı. Bir hışımla ayağa kalkıp kapıyı açmış yürüyordu. kolundan tutup çeksem de başaramamıştım. En son önüne geçip onu durdurdum. Gece gece koridorda konuşuyorduk. Kimsenin uyanmamasını dileyerek konuştum.

''Akın. İhtiyar kanser. Bende yemekten sonra öğrendim. Lütfen tatsızlık çıkarma.'' O da neye uğradığını şaşırmıştı. İhtiyarın hasta olduğunu hiç görmemiştim. Bende hâlâ şoktaydım. Elinden tutup çekerek onu odaya geri getirdim. Kapıyı kapattıktan sonra ona döndüm.

''Nasıl öğrendin?''

''Çekmecesinde buldum raporu.''

''Gebersin it.''  

Ben yatağa oturduktan sonra o da yanıma oturdu. Konuyu dağıtmak istiyordum. Bu sefer ben soru sordum. ''Neden amcanla yaşıyorsun? Annen ve baban nerede?''

Bardağını eline alıp bitirdikten sonra tekrar bardaklara rakı koydu. Sonra elleri önünde hafif doğrulup yere bakarak konuştu.

''Annemi hiç görmedim. Trafik kazasıyla öldüğünü biliyordum iki sene önceye kadar. İki sene önce amcam karşıma çıkardı. Irak'ta.. Babamın üzerindeki mallar anneme kalacaktı. Öldü gösterilmeseydi.. Gerçekten trafik kazası geçirmiş. Kazadan sonra da komadaymış. Öldü sanmışlar ama ölmemiş. Liseye kadar babamla yaşıyordum. Ama sonra babam hapse düştü. Amcamda beni alıp buraya getirdi.''

''Neden hapse girdi?'' Annesinden çok babasını merak etmiştim.

''Saat çalmaktan.'' Deyince yüzümün kızardığını hissetmeye başladım ve kolumdaki toz pembe saate baktım. Sonra o ilk günü hatırladım. Saati çaldığım gün..

''Bizimkiler hep silah satmıyordu. Babam bu işlerden uzaktı. Büyük bir mağazada milyon dolarlık saatleri satan bir elemandı. Evet sıradan bir eleman. Sonra o milyonluk saatlerden biri gözden kayboluyor. Kameralar da o saatte çalışmaz oluyor. Nasıl oluyorsa sonra benim babam hapiste oluyor. Orada da ölüyor işte..''

Kızgındı. Hem az önce anlattıklarıma hem ihtiyara şimdi de yangına körükle gittiğim için belki de babasına. Yine sessizlik oluşmuştu. 

''Bugün geçmiş kotamızı kapatsak. Daha fazla konuşmasak olmaz mı? Hem şişede bitti.'' dedim elimdeki alkol şişesini göstererek. Şişe gerçekten bitmişti. Ama onun yüzünde bir gerginlik hissediyordum. Hâlâ yere bakıyordu. Birbirine değen ellerini birbirinden ayırıp kucağına oturdum. Bir anda yerdeki yüzünü yerden çekip bana bakmaya başladı.

''Benimle uyumak istemez misin?''

''Sana bunları yaşattığım için özür dilerim. Ben bunları düşünmeden edemiyorum.''

''Senin hiçbir suçun yok. Ve bende halimden gayet memnunum. Sen yanımda olduğun sürece artık beni hiçbir şey yıkamaz. Benden kendini esirgeme.''

Yüzünü göğsüme yan bir şekilde yasladıktan sonra bir süre böyle kaldık. İkimizde duvara dönük yatarken saçlarıyla oynadım. O sırada belimi daha sıkı kavramıştı. Şimdi bende sıkı sıkı sarılıyordum.

''Beren.''

''Hı?''

''Evde yarım kalan bir mutfak anımız vardı.''

-

BELAWhere stories live. Discover now