20

196 83 3
                                    

-

Arkamda beliren Akın'la önümdeki kadın arasında kalmıştım. Arkamı döndüğümde Emre'nin ''Has*ktir.'' dediğini duymuştum. Geri tekrar eve dönerken Akın'ın da benimle geldiğini fark ettim. Yerde duran ayakkabılarımı giyerken Emre'ye seslendim.

''Üst katta montum var onu bana getirir misin?''

Kolumu tutan Akın'dan kolumu kurtarıp yüzüne kükrercesine bağırdım. ''Dokunma bana!'' O sırada montumu getiren Emre'den montumu aldıktan sonra topuk seslerimle evden çıktım. Akın'ın arkamdan gelip durdurmasıyla ona döndüm. Sınırlarımı gerçekten zorluyordu.

''Asıl senin derdin ne ya?! Gidip evlenmişsin be! Sen ne yalancı sen ne-''

''Türkiye'ye gelebilsin diye evlendim Beren! Dinlesene beni.''

Aynı anda ikimizin de telefonuna bildirim gelince telefonlarımızı açtık. İhtiyar eve gelmemizi istiyordu. Durumun acil olduğunu söyleyince meraklanmıştım. Daha önce beni sadece bir kere acil diye çağırmıştı. O da Çetin bıçaklanmıştı. Doktor gerekiyordu. Ama bu sefer mesaj ikimize de gelmişti.

''Üstümü değiştirmem lazım.''

İçeri girerken kapıda yine o kadınla karşılaşmıştım. Omzuna sertçe çarpıp içeri girdim ve üst kata odaya çıktım. Dolaptan beyaz bir kazak aldıktan sonra altıma siyah bol bir pantolon giydim. Pantolonun kenarında zinciri vardı. Ayağıma beyaz bir çorap geçirdikten sonra siyah botlarımı giydim. Buraya gelirken üzerimde olan siyah montu giydim tekrar. Daha sonra aşağı inip arabaya bindim. Akın'da bindikten sonra konağa sürdüm. Hızlı gittiğim için çok geçmeden oradaydık. Anahtarla içeri girdik. Ofiste kimse yoktu. Seyhan bize doğru gelirken endişeli sesiyle konuştu.

''Ameliyathaneye git.''

Kapıdan tekrar çıktıktan sonra arka bahçedeki binaya girdim. Buranın anahtarı sadece ihtiyarda ve bende vardı. Demek ki içerideydi. Koridoru geçtikten sonra camdan ameliyathaneye baktım. Bir adam uzanmış gözleri kapalı yatıyordu. İhtiyarda başındaydı. O sırada Akın konuştu.

''Fırat?!''

-

Elimdeki eldivenleri çöpe attıktan sonra önlüğümü ve başımdaki boneyi çıkardım. İhtiyar ve Akın hemen kapıda bekliyordu. Ellerimi yıkadıktan sonra onlara dönüp konuştum.

''Ameliyat iyiydi. Vücudundan üç kurşun çıkardım. Bundan sonrası ona kalmış. Bugün zaten bitti. Uyanmasını bekleyeceğiz. O kim?''

''Uyanmazsa?'' Dedi ihtiyar.

''Uyanmazsa yapabileceğim bir şey yok. Eğer uyanmaması gibi bir durum olursa hastane-'' Sözümü kestikten sonra beni kollarımdan sarsan ihtiyara baktım. Akın elini ihtiyarın bileklerine koymuş durması için uğraşıyordu.

''Sen ne için varsın?! O yarına uyanacak! Duydun mu beni Bela?!''

''Bırak beni!'' Dedikten sonra ittirmemle benden uzaklaştı. Bir an durup sakinleşmeye çalıştı. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. ''Ben biraz hava alayım.'' dedikten sonra gitti. O gittikten sonra Akın'da peşinden gitmişti. Bu adam kim bilmiyordum ama ortada bir şey döndüğü kesindi. Buradaki ofise geçtikten sonra sandalyeme geçip oturdum. Derin bir 'of' çektim. Beklemekten başka çaremiz yoktu.

-

İki gün diken üzerinde geçirmişken hastane gerekmeden Fırat gözlerini açtı. Konuşabilecek kadar iyi olduğunda yaklaşık bir saat kadar ihtiyarla görüştü. Sonra yarım saat kadar da Akın'la konuştu. Bu kadar önemli ne konuşuyorlardı bilmiyorum ama bir saldırı olduğu ortadaydı. Üç kurşun çıkarmıştım. Arkadaşlarıyla şakalaşırken yememişti herhalde o kurşunları. Ya da kapıya çarpıp falan..

BELAWhere stories live. Discover now