11

277 121 22
                                    

Kapıda duran polisin telefonunun çalmasıyla gözlerimi açtım. Üzerinde yattığım tahta banktan dolayı sırtım feci şekilde ağrıyordu. Etrafıma baktım. Dün gece yandaki nezarethanede bir kadın vardı. Ama şu an her yer boştu. Oturur pozisyona geçtikten sonra ellerimle başımı tuttum. Öyle bir yerdi ki burası. Oturduğum yer bile iğne gibi batıyordu. 

Merak ettiğim ise tek bir konuydu. İhtiyar neredeydi? Neden ben hâlâ burada tutuluyordum? Hani neredeydi o sonsuz gücü? Kafayı yemek üzereydim. İlk defa hapse düşüyordum. Ya beni o büyük koğuşlara alırlarsa? Almazlar diye düşünüyorum. Birazdan eminim ihtiyar gelip beni kurtaracak.. Ya hepsi bir oyunsa? Hayır , hayır düşünmeyi bırakmalıyım..

Bir süre sağa sola doğru yürüyerek zaman geçirdim. Sonra yere oturarak. Zemin , banktan daha iyiydi. Bir an keşke yerde yatsaydım diye düşündüm. Sonra tekrar kalkıp yürümeye başladım. Üzerimdeki eşyaları aldıklarından saate de bakamıyordum. Ne cam vardı ne başka bir şey. Belki saat sabah altı idi. Belki de akşam altı.

Saatlerimi kafayı yiyerek geçirdikten sonra bir adamın kapıdan bana baktığını gördüm. Onu fark etmemle bana doğru gelmesi bir oldu. İhtiyar sonunda gelmişti.

''Neredesin sen? Neden buradayım ben? Neden saatlerdir kimse bir şey söylemiyor?!''

''Sesini ayarla.''

''Konuşsana?'' dedim suratına soru sorar gibi. Bu kadar sakin kalmasını anlayamıyordum. İçeriden gelen bir üniformalı kapıyı açınca dışarı çıktım. İhtiyar önden ben arkadan gidiyordum. İfadeler ve imzalar bittikten sonra eşyalarımı alıp arabaya bindim. 

''Hayvan öldürmüşsün.''

''Ne yapmışım ne yapmışım?'' dedim iki kere sorarak. Daha sonra belinden bana aldığı silahı gösterdi. Şimdi durumu daha iyi anlamıştım. Boş attığım mermiler demek ki boşa gitmemişti. Bir an içimde bir burukluk oluştu. Kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. 

''Koluna ne oldu?''

Üzerimdeki kıyafetin açılan kısmından koluma baktım. Kolum koyu mor bir tonda morarmıştı. Dokundum ve o acıyı hissettim. Sanki bu acı bana garip bir zevk vermişti. Bir kere daha dokundum. Sonra ona baktım. 

''Kaçmaya çalışınca polisler kollarımdan çekiştirdiler.''

İhtiyar eliyle şoföre işaret edince yola çıktık. Tekrar eve gitmenin huzuru vardı içimde. Eşyalarımın içinden saati çıkartıp hemen koluma taktım. Nasıl bir psikolojiyse Akın'ın siyah saati çıkarmamam için söyledikleri sanki bu saat içinde geçerliymiş gibi onu öylesine sahiplenmiştim. Saat değil de bir alyansmış gibi. Beni ona bağlayan bir şeymiş gibi. 

-

Duş sonrası üzerimi giyindikten sonra akşam yemeği için alt kata indim. Masada eksikler görüyordum. Zümrüt ve Mustafa yoktu. Yerime oturdum. İhtiyar konuşma yapacak gibi duruyordu. Hizmetliler servisi yaptıktan sonra konuştu.

''Yemekten önce bilmeniz gerekenleri sizle paylaşmak istiyorum. Bela bugün hapisten çıktı. Dün gece evde yoktum. Ama bundan sonra hepinizin gözü üzerinde olacak. Bu konuşmayı daha önce yapmıştık ama o da varken tekrar uyarmak istiyorum.''

Bu konuşmadan anladığım kadarıyla ben yokken onlara fırça çekmişti. Üstü kapalı olarak anlatsa da yüzlerinden bu anlaşılıyordu.

''Mustafa ve Zümrüt Irak'a gittiler. Zümrüt'ün ağabeyi dün gece hayatını kaybetmiş.'' Bir an masada sessizlik oluşmuştu. Akın'ı sormamak için dudaklarımı ısırıyordum. Ama ben sormadan o konuştu. 

''Akın , Abdullah ölürken oradaymış. Akın artık orada kalacak. Doğudaki ve Irak'taki şirketlerle Akın ilgilenecek.''

''Artık? Artık demek yani bir daha buraya dönmeyecek?''

Kimse konuşmuyordu. Belli ki ihtiyar sorumdan rahatsız olmuştu. Ama bu benim umurumda değildi. Cevap bekleyen gözlerle yüzüne bakıyordum. 

''Neden onu gönderdin? Bu kadar adam varken.. Neden sadece Akın? Neden diyorum?!''

''Bela.'' dedi Tarık beni uyarırcasına. Sonra ona baktım imalı imalı. Bugün içimdekileri kusmak istiyordum. Daha fazla bu saçmalığa dayanamayacaktım.

''Ne var Bela? Şu eve geldiğim günden beri evdeki hizmetliye kadar bana tek kelime eden yok. Salonda koltukta televizyon izleyen yok. Mutfakta yemek yiyen yok! Her yerde bir ton takım elbiseli adam! Bu nasıl ev ya? Siz kimsiniz? Ne iş yaparsınız? Hepinizin belinde bir silah! Geldiğim günden beri bir kere bu kız kimdir? Nedir? Biriniz yanıma geldiniz mi? Şimdi gelmiş bana adımla sesleniyorsun!''

''Bu konuşma burada bitmiştir. Odanıza küçük hanım.''

''Oda mı? Buraya kadar sevgili babacım. Ben şimdi defolup gidiyorum. Ama odama değil. Bu robotik evden defolup gidiyorum. Sizin için sıkıntı olmaz nasılsa. Ben gittikten sonra yine aynı suratlarla susup susup oturursunuz. Hepinize afiyet olsun.!''

-

BELAWhere stories live. Discover now