31

103 51 0
                                    

Bende onun gibi hafif kambur oturarak ellerime -yere- baktım. O da tekrar aynı şekil oturdu. İki dakika böyle durmamızdan sonra kolunu açıp başımı göğsüne koymamı sağladı. İşte o zaman kendimi bıraktım ve ağlamaya başladım. Ben ağladım , o saçlarımı okşadı.

-

Akın uyuduktan sonra üzerini örttüm ve alnına bir öpücük kondurdum. Komidinin çekmecesini açıp toz pembe saatimi taktım. Saat ondu. Terliklerimi giydikten sonra odamdan çıkıp alt kata indim. Salon her zamanki gibi sessizdi. Ofisin ışığı yanıyordu. İçeri girip kapıyı kapattım. Sonra tekli koltuk yerine uzun koltuğa gidip uzandım. Kafasını kağıtlardan kaldırmamıştı. Onunla hem bu olayları hem de hastalığını artık konuşmam gerekiyordu. Uzandığım yerden tavana bakmayı sürdürürken konuştu.

''Zayıfsın.''

''Ne demek şimdi bu?'' dedim tavana bakmaya devam ederken.

''Ben kızımı böyle yetiştirmedim.''

''Kaçırılmamdan bahsediyorsan eğer..-'' Sözümü kesti.

''Serdar'ın mekanında ilk kurşunu kim sıktı? Kim Serdar'ın peşinden çatıya çıktı?''

Sustum. Demek istediğini anlıyordum.

''En son ne zaman ağladın Bela? Çünkü annenin ölümünde bir tek gözyaşı döktüğünü hatırlamıyorum..''

''Annemin ölümünü ne diye bu işe karıştırıyorsun?''

''Eve geldiğinde baygındın. Ama ne açlıktan bayılmıştın ne de vücudundaki darbelerden. Zaten sana dokunmadılar bile değil mi? Bir tokat bile yemedin o cehennemde. Sen o aptal adam için ağlarken bayıldın. Üzüntüden. Ne zaman bu kadar yumuşadın? Tanımadığın bir adam için üzüntüden bayılırken mi? Yoksa o salak sevgilin geri geldiği günden beri mi??''

Şimdi ayağa kalkmış tüm ciddiyetiyle bana bakıyordu. Bende ayağa kalkıp aynı ciddiyetle ona baktım.

''O salak dediğin adam senin yeğenin? Ayrıca ben yumuşamadım.'' Derken sesimin titrediğini fark ettim. Haklı çıkmanın verdiği gülüşle tekrar koltuğuna oturup gözlüğünü taktı. Ben ne olduğunu henüz anlamamışken onun haklı olmasını kendime yediremiyordum. Duygularımı kontrol edemiyordum.

''Artık eskisi kadar katı olmak zorunda değilim. İşler düzeldi. Ben artık bir piyon değilim. Beni kolayca öne atacağın savaşlar yok artık.''

Tekrar gözlüğünü çıkartıp bu sefer ayağa kalkmadan bana baktı.

''Kendini gerçekten piyon olarak mı görüyorsun? Sana toparlanman için süre tanıyacağım. Bu şekilde o tahtada hangi taş olduğunu hatırlarsın. Ha karşı çıkmanın sana getireceği sonuçları da söyleyeyim. Ya kendine gelirsin ya da o çok sevdiğin sevgilini Irak'a geri gönderirim. Bu sayede de oğlumdan ve gelinimden ayrı kalmış olmam. Bire karşı iki. Çok kârlı ama değil mi? Bende öyle düşünmüştüm. Bugüne kadar seninle çok yol kat ettik Bela. Ama eğer şimdi her şeyi bozmaksa niyetin tek kurşunuma bakar. Ben kimse için üzülmem. Gitmesi gereken gider. Şimdi lütfen beni yalnız bırak. Senin aksine ben işimin başındayım.''

O son bakışının sertliğiyle odadan çıkmam bir oldu. Ne demek istiyordu? Beni Akın'la mı tehdit ediyordu? Yoksa o kurşun tehditi bana mıydı? Beni neyle tehdit ettiğini düşüne düşüne odama çıktım. Akın'ın yatağımda uyuyakaldığını bile unutmuştum. Terliklerimi çıkartıp yanına kıvrıldım. Düşüncelerim kafamı yiyip bitirirken uykuya sığındım.

-

BELAWhere stories live. Discover now