4.9

15 4 1
                                    

🦋

1 Ay Sonra

Giz Alvanoğlu

"BIRAK BENİ BIRAK!"

Koridorun sonunda iki görevli beni zar zor zapt etmeye çalışırken görevlilerin elinden kurtulmak için her şeyi yapıp koridorun başında yaşlı gözlerle beni izleyen anneme ve babama ulaşmaya çalışıyordum.

Her şey böyle bitemezdi, bitmemeliydi.

Gözlerimi yakan yaşlar yanaklarımdan süzülüp ılık bir his bırakırken sert bir hamleyle bir kez daha ileri atılıp beni bir mengene gibi tutan kolların kıskacından kurtulmak istedim. Beyaz hastane koridorunu çığlıklarımla inletirken burada kapana kısılmamak için elimde ne kalmışsa verirdim. Ben sadece annemin güven ve huzur veren kollarında olmak istiyordum. Soğuk, sessiz ve bomboş bir odada daha çok delirmeyi değil.

Aslında bir ay önce bu psikiyatri kliniğine geldiğimizde her şeyin daha da kötü olacağını biliyordum. Bunu o gün araba ile eve dönerken ta içimde hissetmiştim. Ve işte, her şey daha da kötü olmuştu. Bir aydır psikolojik destek ve terapi almam hiçbir halta yaramamıştı. Sarah benle konuşmayı kesmişti, dünya o lanetli günden sonra çıldırmıştı, uzmanlar olanlara bir açıklama getirememiş ve medyayı başka haberlerle doldurup olayı unutturmaya çalışmıştı, ensemde sadece benim görebildiğim bir kelebek dövmesi vardı, fısıltı hala zihnimdeydi ama benle iletişim kurmaya çalıştığında sanki zihnimde on kişi birden konuşuyor gibi oluyordu ve ben net bir cümle seçemiyordum, ve yine zihnimde olan o fısıltı ben Ölüm'üm diyerek beni yaşatmak için insanların canını aldığını söylüyordu... Kısacası ben delirmiştim, ya da delirmemek için deli numarası yapıyordum. Ama belki de en akıllı olan bendim aslında. Eğer yaşadıklarım bir hikaye olsaydı ve final bölümünde kızın şizofren olduğunu, hikayede bütün yaşananların kızın kafasında kurgulananlardan ibaret olduğu söylenseydi siz buna inanırdınız. Ve siz buna inanacak olduğunuz için ben sizden daha akıllı olduğumu iddia ediyordum. İnsanlar bu hor davada beni haklı mı, haksız mı çıkarırdı acaba?

İnsanlar beni haklı veya haksız çıkaracak olsa bile sonuç değişmeyecekti aslında. Kime, neyi kanıtlamaya çalışıyordum? Her günü biraz daha sancılı geçen bu bir aydan sonra doktorum kliniğe yatırılmam gerektiğini söylemişti. Şimdi de bir psikiyatri kliniğinin beyaz koridorunda anne ve babamdan ayrılmamak için canhıraş çığlıklar atıyordum. Sonuç. Buydu.

Kollarımı tutup beni bir kez daha geri çekmeye çalışan görevlilere kendimden beklenmeyecek olan uçuk bir güçle karşı koyarken üstümdeki beyaz gömleğin kolu yırtıldı. Yavaş çekimde öne doğru savrulduğumu hissederken çenem beyaz, parlak taşlarla döşenmiş olan zemine çarptı. Zaten ağrıyan başım daha da şiddetli bir sancıya tutulurken bir elimi çeneme götürüp akan kanı silmeye çalıştım. Boşluğumdan yararlanan görevliler beni ayağa kaldırıp arkamızdaki demir kapıyı açtılar ve alelacele beni içeri sokuşturdular.

Kapı kapanmadan önce başımı çevirip puslu görüşümle arkama baktığımda elindeki buruşmuş peçeteyi gevşekçe tutan ve ağlamaktan içleri kızarmış gözleriyle öylece bana bakan annemi gördüm. Babam da annemden pek farklı olmayan haliyle anneme sarılırken annem babamın kolları arasına yığılıp babamın göğsüne çelimsiz yumruklarını geçirdi ve güçlü bir çığlık attı. İkisi de dizlerinin üstünde yere otururken sarılmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktu. Annem, babamın boynuna sakladığı yüzünü kaldırıp son bir kez daha bana baktı öyle çaresizce.

Annem.

Leyla Alvanoğlu.

Onun asla mutlu bir hayatı olmamıştı.

🦋

MariposaWhere stories live. Discover now