2

22 8 5
                                    

🦋

Leyla Alvanoğlu

Sıcak bir bahar günü.

Bir elimle gözümü ovuştururken yavaş adımlarla mutfağa doğru adımladım. Mutfağın kapısına geldiğimde elimi pervaza yaslayarak içeriye baktım ama kimse yoktu. Sadece kahvaltı masasında özenle hazırlanmış zengin bir kahvaltı sofrası duruyordu. Diğer odalara yönelerek uykulu bir sesle kocamın ismini seslendim.

"Şafak?"

Oturma odasına bakıp orda da olmadığını görünce antreye geçtim ve bir kez daha seslendim ismini.

"ŞAFAK?"

Yine geri dönüt alamazken sabah sabah nereye gitmiş olabileceğini düşündüm ve adımlarımı oturma odasına yönlendirdim. Tam kapıdan geçerken açılan dış kapının sesiyle arkamı döndüğümde Şafak'ın içeri girip ayakkabılarını çıkardığını gördüm.

"Nereye gittin?"

Başından çıkardığı şapkayı portmantoya astı ve elindeki ekmek poşetini salladı.

"Ekmek almaya gittim."

Adımlarını mutfağa doğru yönlendirirken yanımdan geçip yanağıma kuş tüyü hafifliğinde naif bir öpücük bıraktı. Saniyenin binde birlik süresinde bir gülümseme yerleşti yüzüme ve ben de onun arkasından mutfağa gittim.

İki kişilik kahvaltı masasındaki sandalyelerden birini çekip otururken üstümdeki sabahlığın kuşağı hafifçe yere sürtündü. O da ekmekleri ekmek sepetine koyup masaya yerleştirdikten sonra masanın köşesinde duran çaydanlığı aldı ve bardaklarımızı doldurdu. Sandalyesini çekip oturduktan sonra ise öylece yüzüme baktı birkaç saniye. Sanki ona bir şeyler olmuştu ve bunu anlamamı istiyordu. Ama ona ne olduğunu biliyordum zaten. Kızımızı özlemişti. Yine de daha farklı bir konudan giriş yapmaya karar verdim.

"Niye bu kadar erken kalktın ki..?"

Şu an saat yedi civarlarında olmalıydı. Muhtemelen kahvaltıyı hazırlamak için altı gibi kalkmıştı.

"Öylesine. Uyku tutmadı sadece.."

Çatalının ucundaki yeşil zeytinleri bir ileri bir geri iterek dalgınca söylemişti cümlelerini.

"Ben de sabaha kadar Giz'in fotoğraflarına baksaydım beni de uyku tutmazdı."

Tabağına dalgınca bakan gözleri şaşkınca bana baktıktan sonra yakalandığını anlayarak bakışlarını kaçırdı.

"Uyuduğunu sanıyordum?"

Bu hâline kıkırdadım ve gülüşüme tezat olarak yalandan bir ciddilikle lafa girdim.

"Gece boyu saçlarımı okşayıp durmuşken nasıl uyuyabilirim? Ayrıca bir ara ağladığını fark ettiğimde kalkıp sarılmak istemedim değil."

Bir şey söylemeyip ağzının içinde homurdandı.

"Kızımızı özlediğinin farkındayım ama gideli sadece bir hafta oldu. Tamam belki telefonunu kapatmasa iyi olurdu ama bazen onu da kendiyle bırakmalıyız değil mi canım? Ayrıca artık 25 yaşında. O.. büyüdü.."

Elini havada geçiştirircesine salladı.

"Hadi ama! Ondan hiç bu kadar fazla ayrı kalmadım. Yani tamam kaldım ama en azından onu arayıp sesini duyabiliyordum. Şimdi onu da yapamıyorum."

Gülümsedim. Hem de ta kalbimin içinden gülümsedim. Konu ben ve Giz olduğunda her şeyden daha hassas olmasını seviyordum. Gerçi onun her şeyini seviyordum. Tam olarak 30 yıldır. Benim de gözlerim dolarken hiç sırası olmadığını fark edip silkelendim ve kendime geldim. Elimi, masanın üstünde duran onun eline koydum ve bana bakmasını sağladım. Gözlerini kaldırıp benim lafa girmeme kalmadan kendi konuştu.

"İçimde kötü bir his var."

Koyu kahverengi gözlerini gözlerime mıhlayarak kurduğu cümle gözlerindeki endişe ve korku tohumlarını benim gözlerimin yeşil toprağına ekti. Aynı anda bir iğnenin ucu kalbimin toprağını deşti ve kalbimde siyah papatyalar filizlendi. Ama birimiz telaşlıyken diğerimiz sakin kalmalıydı. Bu iş böyle yürürdü.

"Sadece kuruntu yapıyorsun. Onun iyi olduğuna eminim."

Değilim.

Benim avcumun içinde duran elini masada tutmaya devam edip diğer elini kaldırarak kalbine götürdü. Ve orayı tişörtünün üstünden ovuşturdu.

Bu sefer sakin kalamayarak ayağa kalktım ve yanına giderek yanağını avcumun içine alıp gözlerinin ta içine baktım.

"O iyi tamam mı? Sadece küçük bir tatile çıktı ve geri gelecek. Biz de bu tatil evini kiralayarak kendimize bir tatil planı oluşturduk ve bunun tadını çıkarmalıyız. Hatta bugün plaja gidip kafamızı dağıtmaya ne dersin? Bak hava çok güzel."

Kalbinin üstünde duran elini kaldırıp yanağının üstünde duran elime koydu ve göz kapaklarını olur dercesine kırptı. Hâlâ daha endişeliydi ama söylediklerime inanmayı yeğledi. Söylediklerime inandı ve tekrarladı.

"O iyi. Ben sadece kafamda kuruyorum.."

🦋

MariposaTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon