4.6

11 4 5
                                    

Giz Alvanoğlu

Araba tümseklerle dolu olan yolda ilerlerken cama yasladığım başım her tümsekte sertçe cama çarpıyordu bazen. Batmakta olan güneşin son demleri de yüzüme vururken elimi yine enseme doğru götürdüm. Derime kazınmış olan kelebek dövmesinden dolayı pürüzlü olan bölgeyi parmak uçlarımla okşarken başım yine sertçe cama çarptı.

Sonra ısrarla psikiyatriste ensemdeki kelebek dövmesini gösterişim geldi aklıma.

Sonra ısrarla psikiyatriste ensemdeki kelebek dövmesini gösterişim geldi aklıma

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Tam olarak böyle bir dövme değil. Daha sade bir figür Giz'in ensesinde olan. Yani fotoğraf temsilidir.)

Annem son iki haftada yaşanan olaylardan ve dün geceki halimden sonra beni bir psikiyatriste götürmüştü. Doktora olan biten her şeyi anlatmıştım. Hazel'in benim yüzümden öldüğünü, gökyüzünde asılı kalışımı, o ışık küresini, zihnimdeki fısıltıyı.. Her şeyi anlatmıştım. Bana bir deliymişim gibi bakmamıştı. Ama normal bir bireymişim gibi de bakmamıştı. Sadece sakince o günün somut bir kanıtı olan kelebek dövmesini görmek istemişti. Boynumdaki fuları açıp arkamı döndüğümde ise bana orada hiçbir şey olmadığını söylemişti. İnanabiliyor musunuz, şu an parmak uçlarımla bizzat hissettiğim bu kelebek dövmesini göremediğini söylemişti.

O göremediğini söyledikçe boş bir çaba içinde ensemde bir kelebek dövmesi olduğunu söylemiştim. Göremediğini söylemişti. Israr ederek görmesi gerektiğini söylemiştim. Sakince ensemde bir şey olmadığını söylemişti. Çirkefçe bağırarak ona bir kör olduğunu söylemiştim. Doktorun elini alıp ensemdeki yanık derinin üstüne koyarken oradaki pürüzlü, girintili çıkıntılı olan deriyi hissetmediğini söyleyemeyeceğini düşünmüştüm... Öyle ya, benim en küçük figürüne kadar parmak uçlarımla hissettiğim ve arkamı dönüp aynaya baktığımda ensemde gördüğüm o kelebek dövmesini o hissedemeyecek miydi? Ne hissemişti ne de görebilmişti işte.

Sonrası ise benim sinirle dolan gözlerim ve geçirdiğim cinnetti. Sonrası vahşetti, karmaşaydı. Sonrası bana sakinleşmem için yapılan o sakinleştirici iğneydi. Sonrası beni yatırdıkları koltukta yavaşça gözlerimi açarken duyduğum sözlerdi.

"Aslına bakarsanız sizle açık konuşacağım. Giz Hanım'ın ciddi bir terapiye ihtiyacı var.. Son zamanlarda böyle durumlarla çok karşılaşıyoruz ama Giz Hanım'ın durumu çok daha ciddi gibi ve gerektiği zamanda tedavi edilmezse ciddi rahatsızlıklara yol açabilir. Ama endişelenmeyin lütfen. Doğru zamanda, doğru yöntemle halledemeyeceğimiz bir şey olduğunu sanmıyorum."

Güneş ışınları gözümü alırken parmak uçlarımı enseme daha sert bastırdım ve kelebek dövmesinin kanatlarını olanca varlığıyla hissettim. Kanatlar ve kelebeğin kanatlarında geçecek olan anılar.. Artık ömrümün her anı kelebeğin kanatlarında geçecekti sanki. Ben o anı yaşayacaktım ve o an yaşadığım gibi ölecekti. O gerçekliğin her saniyesi her dakikası zihnimde yaşanıp zihnimde ölecekti çarçabuk. İnsanları yaşadığım şeylere inandıramayacakım. Çünkü o anılar ölecekti.

Sürücü koltuğunda oturan ve perişan halde arabayı süren babama baktım. İçim acıdı. Çünkü babam bize asla kıyamazdı. Ama şimdi onun kıyamadığı, canından bir parçası kızı deliliğin sınırlarında sürünüyordu. Yüreğinin diğer yarısı olan annemin de pek iyi durumda olduğu söylenemezdi. Sürücü koltuğunun yanındaki koltukta oturmuş ve başını geriye yatırarak zihnini dinlendiriyordu. Gözlerinin altındaki mor halkalar benim sessizce ağlamaktan derbeder olduğum gecelerde onun da uyumadığının kanıtıydı.

Sizin haberiniz var mıydı? İki haftadır içim içime bağırırken ve sessizce ağlarken kaybediyordum ben. Kaybetmeye de devam edecektim. Ben hep kayıp olandım ve elimdeki her şeyi de kaybedendim. Çünkü ben Giz'dim.

Elimi ensemden usulca çektikten sonra gözümün önüne gelen kahküllerimi daha fazla aşağı indirmeye çalıştım. Bu benim saklanma yöntemimdi. Gümüş mavisi gözlerimi neredeyse tamamen kapayan kahküllerim, gözlerimi insanlardan gizlerdi. Ben de buna minnettar olurdum. Çünkü insanlarla göz teması kurmak benim için ölüm gibiydi.

Başımı kendi kendime korkaksın dercesine iki yana sallarken annemle babamın birleşmiş ellerine kaydı bakışlarım. Gözlerimin dolacağını sandım ama tek bir mimik bile oynamadı yüzümde. Çünkü gözlerim yerine zihnimin pınarları doldu. Zihnimdeki pınarlardan taşan su düşüncelerimi sel içinde bıraktı.

Babamın baş parmağı belli belirsiz bir şekilde annemin elini okşarken en çaresiz özürlerimi sundum onlara kalbimin ta içinden.

Özür dilerim. Her şey daha da kötü olacak. Özür dilerim.

🦋

MariposaWhere stories live. Discover now