1 : Pembe Panjurlu Ev

8.5K 400 172
                                    

Başlangıç Tarihi : 3 Eylül 2021

Her genç kızın hayali farklıdır. Benimki de pembe panjurlu bir ev. Çocukluğumdan bugüne dek ölmeyen tek hayalimdi fakat pembeyi geçtim panjurunu bile bulamadım. Eşimle birbirimizi severek evlendik. Başlarda romantik bir adamdı, zamanla romantizmin yerini vurdumduymazlık aldı. İkimiz de çalıştığımız için evde iş paylaşımı yapmıştık. Yemekte dahil olmak üzere bütün işler benim ellerime yapıştı. İşten geldiğimde ilk yapmam gereken şey yemek oluyor çünkü romantik öküz açlığa dayanamıyor.

"Burnuma gelen şey yanık kokusu mu?" Sözlerinin bitmesiyle burnuma ağır bir koku doldu. Bir şeyler yazayım derken akşam yemeğini yakmıştım. Engin, öfkeyle mutfağa koşarken koltuktan kalktım ve onu takip ettim.

"Milyon kere söyledim sana yemek pişerken mutfaktan ayrılma. Bir yemek dahi yapamıyorsan biz neden evlendik?"

Kullandığı son cümle canımı acıtmıştı fakat kuyruğu dik tutmam gerektiğini biliyordum. Ona karşı hep ortalardaydım. Ne kendimi ezdiriyordum ne de onu ezecek bir cümle kuruyordum. Beş yıllık evliliğin ardından bir şeylerin değişeceğini umuyordum. Başlarda mutluyduk, zamanla mutluluğun yerini kara bulutlar almaya başladı. Nikah masasında "EVET." diye haykırdığım adama ne olmuştu? İkimiz de değişmiştik, bu değişimden en çok nasibini alan evliliğimizdi.

"Yemek yapmam için değil." dedim ve mutfak tezgahını işaret ettim. Engin, ocağın altını kapatıp tencereyi lavabonun içine bırakmıştı.

"Her iş bana bakıyor. Sen ne yapıyorsun peki? Televizyonun karşısında pineklemek haricinde."

Birbirimizle laf dalaşına girdiğimizden dolayı çalan telefonu umursamamıştım. Bütün gece süren kavgalar beni yeterince yoruyordu. Daha ne zamana kadar böyle devam edecektik?

"Zamanında annemi dinlemediğim için pişmanım."

"Anneni dinleseydin öyleyse." diye haykırdım.

Annesinin evlenmemizi istemediğini biliyordum fakat bunu her seferinde dillendirmesi zoruma gidiyordu. Gece sustu, gün sustu, saatler ve günler sustu hatta tüm dünya sustu fakat biz susmadık. Saatlerce süren tartışma nihayet dinmişti. İkimiz de birbirimizi yakmıştık şimdi de etrafa dağılan küllerimizi topluyorduk. Evin içindeki rüzgâr küllerimizi birbirine karıştırıp bize bir mesaj vermeye çalışıyordu. Engin, dışardan bir şeyler sipariş etti ve karnını doyurdu. Ben de yarım kalan işlerime koyuldum. Dizüstü bilgisayarda yarım kalan yazıyı tamamlamaya çalışıyordum. Telefonuma gelen mesajla işime ara verdim ve mesajı okudum. İş arkadaşım Gamze yarın bir toplantı olacağından bahsetmişti. İşe erken gelmemi söylüyordu. Dizüstü bilgisayara geri döndüğümde aynı cümleyi defalarca yazdığımı gördüm.

"Zamanında annemi dinlemediğim için pişmanım."

Onunla evlendiğim için pişman değildim. Onu ilk günkü gibi seviyordum, ondan bıkmamıştım ve hiçbir zaman keşke dememiştim. Şu an bunların beni yıktığını ve yıkacağını görmek beni bitiriyordu. Sanki kullandığı cümlenin harfleri üstüme yıkılmıştı. En tepedeyse Engin vardı ve bağıra bağıra tepiniyordu. "Zamanında annemi dinlemeliydim." diye. Gözlerim yavaştan yaşarmaya başlamıştı ama onun karşısında ağlamak istemiyordum. Bilgisayarı kapattım ve köşe koltuktan kalktım. Hemen yan tarafta uzanmış televizyon izliyordu. Bir ara göz göze geldik. Bu anlık görüntüde evlilikten yorulanın bir tek ben olmadığımı anladım. O da yıpranmıştı, oldukça bitkindi.

PEMBE PANJURLU EV (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now