"Nereden çıktı şimdi bu ya," dedi burnunu çekerek. "Sanki hiç işim yokmuş gibi bir de bununla uğraş dur. Aferin bana."

"Aşkın böyle güzel özetini ilk defa duyuyorum." dedi Buğra gülerek.

Elçin'in iyice omuzları düşerken kollarını masaya yaslayıp yüzünü kollarına gömdü.

"Abimi Hope WhiteMoon diye kaydettim telefonuma, aşırı komik değil mi?"

Alina telefonu bize göstererek kendi esprisine deli gibi gülerken hiçbirimizden çıt çıkmamıştı.

"Sizin mizah seviyeniz düşük. Salaklar."

Onun bu hâline gülüp üzerimdeki hırkaya daha çok sarıldım. Umut, beraber uyuduğumuz gecenin ertesi günü giderken hırkasını bizde unutmuştu. Ben de hırkanın artık benim olduğuna karar vererek ona geri götürmemiştim.

"Üşüdün mü?"

Duyduğum sesiyle kafamı kaldırıp ona baktığımda dikkatle beni izlediğini görmüştüm. Saçlarımı omzumun gerisine atıp başımı iki yana salladım. "Hayır, üşümedim."

Başını hafifçe sallamış ve bana bakmaya devam etmişti. Yüzümü inceledi uzunca, ardından iç çekti ve kafasını eğdi. Titremeye başlayan çenem birazdan ağlayacağımın habercisi olurken dişlerimi sıkmış ve bakışlarımı yukarı kaldırmıştım. Niye böyle yapıyordu ki? Söylediklerimin doğruluk payı vardı, onu ümitsizce hayatımın sonuna kadar bekleyemezdim. İlla bir yerden sonra yorulacak ve vazgeçecektim. Ama sonuç olarak bu ihtimaller gerçek olmamıştı ve biz sevgili olmuştuk. Saçma şeylere bu kadar takıntılı olması hem beni, hem onu üzüyordu.

Gece geç saate kadar oturduktan sonra Barkın ve Elçin'in sarhoşluğu ilerleyince kalkmak zorunda kaldık.

"Elçin," dedim kolunu omzuma atıp onu yürütmeye çalışırken. "Birazdan hayatında ilk defa ablandan dayak yiyeceksin. Yürüsene!"

Ancak beni kâale almamış ağlamaya devam etmişti. Tüm gece her yeri salya sümük yaparak ağlamıştı zaten.

"Diyarbekir yoluna le diyarbekir yoluna! Toydum düştüm toruna le toydum düştüm toruna!"

Barkın bir yandan kendi kendine halay çekmeye çalışıyor diğer yandan Umut'u kucağına almaya çalışıyordu. Şu an sinirli olmasam bu ikisini aynı anda yapmaya çalışmasına kahkahalarla gülerdim fakat hem gülesim yoktu hem de Elçin'i taşımak bir hayli zordu.

"Oğlum bir dur be!"

Umut Barkın'ı kolundan tutup Buğra'ya doğru savurduğunda Buğra ikizini tutmamıştı ve Barkın boylu boyunca yere düşmüştü.

"İyi oldu salak herif, kalk şuradan."

"Beş dakika daha anne."

Zar zor Barkın'ı toparlayıp Umut'un arabasına bindirdikten sonra Elçin'i de aynı zorlukla arabaya bindirdik.

"Neyim ben anasını satayım sarhoş dağıtım servisi mi?"

Umut'un kendi kendine söylenmesine güldüğümde gözleri saniyelik bir biçimde bana değmişti.

İlk önce Elçin ve beni eve bırakacağı için ön koltuğa geçtim ve kemerimi taktım. Diğerleri arabada yer olmadığı için yürüyerek gitmeyi tercih etmişti mecburen.

"Ben galiba kusacağım."

Elçin eli ağzında Umut ve benim aramdaki boşluktan kafasını uzattığında ikimiz de korkuyla ona baktık.

"Sakın," dedi Umut. "Arabayı yeni yıkattım Elçin ne olur öyle bir şey yapma."

"Bir kere de biri benim için bir şey yapsın ya! Bir kere!"

Küçük Sevgilim/ TEXTİNGDonde viven las historias. Descúbrelo ahora