iii. paper crane

915 166 21
                                    



R E C O R D I N G   N O . 3

纸鹤


"ne yapıyorsun?" bu sefer video benim sesimle başlıyor.


bir masada oturuyoruz. sanırım bir parktayız.


gözaltları karanlıktan birkaç halka çalmış. yüzünde huzursuz bir ifade var. ama önemsemiyorum.

 duvardan çıkmayan yağlı boya izleri gibi, o keder taşıyan ifadenin yüzünün bir parçası olarak kalacağını biliyorum.


defterinden yırttığı bir kağıt parçasını özenle katlıyor. üzerinde karalamalar ve rastgele yazılmış yazılar var. parmaklarıyla kağıdı kusursuzca kare haline getiriyor.


"bir turna kuşu."


"bayağı profesyonel görünüyorsun bu konuda." kamerayı ellerine çeviriyorum ve görüntüyü yaklaştırıyorum. kağıdı katladığı her bir saniyeyi ölümsüzleştiriyorum.


"geçen hafta bahsettiğin, kabuslarındaki turna kuşları mı bunlar?" diyorum.


"evet."

tek bir kelime.

sadece bir kelime.


"peki neden turna kuşları?"


"çünkü onlar beni anlıyor. kederimi, öfkemi, kinimi, kırgınlığımı... her birini anlıyor."


birkaç saniye susuyor. etrafta neredeyse hiçbir ses yok.


"kötü hissetmemi sağlayacak bir şey olduğunda bir turna kuşu katlıyorum. sonra ona yuvasına, diğer turna kuşlarının yanına koyuyorum. sonra çok mutlu olduğum her an için birini ateşe atıyorum."


"bugün üzücü bir şey mi yaşadın?" merakla soruyorum.


"kırıcı bir şey."


"anlatmak ister misin?"


"sadece beni anladığını düşündüğüm bir insanın aslında beni hiçbir zaman dinlemediğini fark ettim."


turna kuşunu katlamayı bitiriyor. kanatlarını açıyor ve son şeklini veriyor.


"umarım yakın bir zamanda onu yakarsın." diyorum.


"daha sırada yakılmayı bekleyen çok fazla turna kuşu var." diyor.




house of burning cranes Where stories live. Discover now