6.Bölüm: "Dinmeyen Yangının Alevleri"

4.8K 415 339
                                    

Herkese merhaba! Uzun bir bölümle geldim!

Canlarım diğer bölüm Demir'in ağzından da yazacağımı söylemiştim ancak olayların gelişim seyrine bağlı olarak yazamadım. Bunu bekleyenler için şimdiden söylemek istedim çünkü okuyup göremeyince hayalkırıklığına uğramanızı istemem. Bu bölüm Haşim ağanın duygularına yer verdim. İnanın onu yazmak benim için de sürpriz oldu. Aklımda olmayan ama sonradan gelen bir fikirdi. Ama bir sonraki bölüm bu sefer kesin olarak Demir'den de gelecek😊

Bu bölüm Demir ve Melek sahneleri oldukça azdı çünkü geçmişe ve hesaplaşmaya daha çok yer verdim. Bu seferlik böyle oldu ama bundan sonra bol bol Melek ve Demir'in tutkulu aşklarını okuyacaksınız. Çok az kaldı 😁

Bölüm Şarkısı: Sertab Erener- Gel Barışalım Artık

Şarkımız tam da bölüme uygun oldu değil mi?🤭

Keyifli Okumalar 🤎

Araba öfkeli bir çığlık atarak konağın önünde durdu. Emniyet kemerimi bağlamaya fırsatım olmamıştı ve koltuğun kenarına geçirdiğim tırnaklarım sayesinde öne savrulmaktan kurtulmuştum ancak tırnak diplerimin acısını önleyememiştim. Sadık arabadan indi ve benim tarafıma gelerek kapıyı açtı. Ardından yeniden kolumdan sertçe tutup beni arabadan yaka paça çıkardı.

"Bırak beni! Ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek kaç defa olduğunu sayamadığım şekilde bağırdım.

Tabi o, yine oralı olmayıp beni sürüklemeye devam etti. Dirensem de boşa olduğunu bildiğimden çabalamak adına bir şey yapmıyordum. Derdinin ne olduğunu söylemesini bekliyordum. Sadık oldukça öfkeliydi. Bedeninden yayılan öfkeyi hissedebiliyordum. Kapıdaki adamlar bize şaşkınlıkla bakıyordu.

"Kapıyı aç!" dedi Sadık adamlara emir vererek.

Buraya geldiğim ilk gün adının Osman olduğunu öğrendiğim adam acele ederek kapıyı açtı. Sadık beni de kendiyle beraber konağın avlusuna doğru götürdü. Haşim ağa hariç herkes avluda kurulan yemek masasının etrafındaydı. Sadık kolumu avlunun ortasında bıraktı. Bizi gören ev halkı masayı terk ederek yanımıza geldi.

"Neler oluyor?" dedi babaannem.

"Neler olduğunu istersen bu çok sevdiğin torunun anlatsın," dedi alayla karışık bir öfkeyle.

"Ne diyorsun sen Sadık, ne istiyorsun yine kızdan?" diyen amcamdı.

"Hiçbir şeyden haberiniz yok! Bu kız ailemize leke sürecek, namusumuzu dillere düşürecek!" dedi. Herkes şaşkınlıkla Sadık'a bakıyordu.

"Ne dediğini kulağın duysun Sadık!"

Sadık alayla kafasını salladı. "Duyuyor anne, duyuyor. Ben bu kızı restoranda bir adamla oturmuş, yemek yerken gördüm. Üstelik adamla gülüşüp duruyordu. Biz buranın tanınan bir ailesiyiz, bu kız ailemizin şerefini kirletecek!"

Bekliyordum. Hiçbir şey demeden, tek kelime etmeden sıramın gelmesini bekliyordum. Soğukkanlı duruşumu, dik başımı ve sakin halimi koruyordum. İçimde kaynayan öfkeye inat dışarıya karşı hareketsizdim. Sadık bakışlarını gözlerime çevirdi. Koyu kahve gözlerinde farklı bir parıltı vardı. Bugüne kadar hiç görmediğim bir parıltıydı. Bu, bana karşı kazandığını düşündüğü için miydi? Hayır! Değildi. Bu, babama karşı kazandığını düşündüğü bir zaferdi. Gülmek istedim. Kahkahalar atarak gülmeyi istedim ama yapmadım, sustum ve bekledim. Elbette bu zaferi çok uzun sürmeyecekti. Gözlerindeki o parıltıyı biraz sonra kendi ellerimle söndürecektim. Söküp atacaktım oradan ve bundan bir an bile pişman olmayacaktım.

KariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin