2. Bölüm: "Sevda Tohumu"

6.6K 491 296
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam.

Demir ve Melek'in sahnelerini bu şarkıyla dinleyebilirsiniz :)

Keyifli Okumalar🤎

Hayat tıpkı iç içe geçmiş bir matruşka bebek gibiydi. İnsana doğduğu gün armağan edilir ve ölümüne kadar ona eşlik ederdi. Hayat, matruşkalar gibi açtıkça sürekli içinden başka şeyler çıkarırdı. Çıkanlar ise hayatın sunduğu ya acılar ya da mutluluklar olurdu. Bunun sonu ise ölümle beraber gerçekleşirdi. Hayatın matruşkasında çıkan şeyler son değil, her an yeni bir başlangıç yaratırdı. Çünkü hayatın ölüm dışında asla sonlarla işi olmazdı, her sonda yeni bir başlangıca kapı aralardı. Bir tek ölüme gücü yetmezdi. Hayat, ölümle son bulduğunda ise işte o zaman matruşkaların sonuncusuna ulaştırırdı insanı.

Hastanenin beyaz koridorunda uzun bir bekleyiş içindeydim. Bu koridorlar içimi ürpertiyordu. Bana eceli hatırlatıyor, ölümün keskin soğukluğunu vurguluyordu. Tüm umutlarım, yaşama sevincim böyle bir koridorda son bulmuştu. Geriye bana acı ve soğuk bedenler bırakmıştı. Şimdi soğuk ve ruhsuz bir bedenle daha karşılaşmak beni korkutuyordu. Dolaylı da olsa birinin ölümüne neden olmak, katil eder miydi insanı? Belki de birazdan katil olacaktım. Haşim ağanın fenalaşmasıyla birlikte apar topar hastaneye gelmiştik. O an nasıl geldiğimi ben de bilmiyordum, hâlâ burada neden durduğumu da bilmiyordum. Sanırım neden olduğum bu durumun sonucunu merak ediyordum. Doktorlar Haşim ağayı müşahede altına alırken babaannemi de başka odaya alarak sakinleştirici iğne vurmuşlardı. Tüm aile buradaydı. Sadık koridorda dolanıp duruyordu. Henüz beni fark etmemişti.

Ettiğindeyse öfkeyle yanıma gelerek, "Yaptığını beğendin mi?" dedi. "Baban gibi yıkımlar yaratmaya bayılıyorsun. Daha fazla burada bekleme, defol git."

"Sadık! Elleşme kıza," dedi Mehmet amcam.

"Amcam haklı baba. Bu kız yüzünden dedem şu an ölümle pençeleşiyor," diyen genç kız oturduğu bekleme koltuklarından kalkarak tam karşıma geçti ve o da Sadık gibi bana öfkeyle baktı. "Eğer dedeme senin yüzünden bir şey olursa o zaman seni mahvederim!" Yeşil gözlerinde biriken yaşlarda öfkenin yansımaları kol geziyordu. İnce dudakları titriyor, kendini bırakmamak için zor tutuyordu. Alnına dökülen perçemleri ve siyah uzun saçları, ona hırçınlığının aksine masum bir ifade veriyordu.

"Dicle! " diyen Demir'di. Uyarı dolu sesiyle beraber Dicle daha fazla bir şey demedi. Bense karşılarında öylece oturmuş sadece onlara bakmakla yetiniyordum. Canı yanan bu insanların üstüne gitmemek adına susuyordum fakat başka zaman olsa kimse beni susturamazdı. Demir Dicle'nin yanına geldi ve onu kolunun altına aldı.

"Abi dedeme bir şey olmaz değil mi?" dediğini duydum. Vicdanımın sesi kendini iyice belli ederken onlara bakmayı bırakıp, önüme döndüm. Sadık da benimle uğraşmaktan vazgeçerek koridorun öbür tarafına, benden en uzağa gitmişti. Kabul etmek istemesem de yüreğimde, tellere takılan bir serçenin acılı kanat çırpışı gibi bir çırpınış vardı. Bu koridorlarda yeniden acılı bir haber almak beni korkutuyordu. Üstelik olanlar benim yüzümden olmuştu. Az sonra yanıma oturan adamla sol tarafıma doğru döndüm.

"Demek sen benim haylaz kardeşimin kızısın," diyen Mehmet amcam bana diğerlerinin aksine şefkatle bakıyordu. Kafamı hafifçe salladığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Mehmet amcam hiç beklemeyeceğim bir şey yaparak beni kollarının arasına aldı. Tüm bedenim donup, kalmıştı. Başımın tepesinde dudaklarını hissedince benim de gözlerim doldu. Bana tıpkı babam gibi sarılıyordu. Sanırım bu ailede babaannemden sonra beni kabul eden tek kişiydi. Mehmet amcam benden ayrılınca ellerini omuzlarımdan çekmedi.

KariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin