⁴"surprise & car gallery"

En başından başla
                                    

"O zaman atılmış olan bu mesajı fark etmedin?"

Harry, duydukları karşısında kanının donduğunu hissetti. Birden ayağa kalkıp şerifin yanına gitti ve elinden telefonunu çekip aldı.

"Hayır, mümkün değil!" dedi, yazılı olan mesajı okurken. Kağıttaki ekran resminde gönderilmiş olan mesajın aynısı yazılıydı.

"Bu mesajı atanın sen olmadığını mı iddia ediyorsun, Harry?"

"İddia etmiyorum," dedi ve sinirle dolan gözlerini şerife çevirdi. "Atanın ben olmadığını direkt olarak söylüyorum!"

"O halde bana bir isim ver." diyerek ayağa kalkıp Harry'nin karşısında durdu, Şerif Walker.

"Bu mesajı kimin attığını bana söyleyebilir misin, Harry?"

Harry, sağ elindeki tuttuğu telefonu sıkıca kavradı. İki damla gözyaşı yanağına sessizce düşerken başını yavaşça iki yana salladı. "Söyleyemem." Hemen sonra arkasını dönüp annesine baktı. Anne, başını elleri arasına almıştı ve bedenini belli bir tempoda sallarken bakışları yerdeki halıya odaklanmıştı. Harry, annesinin önünde dizleri üzerine oturup bileklerini tuttu.

"Anne, bana bak, lütfen. Yemin ederim ki ben bir şey yapmadım. Bunu nasıl düşünürsün? Penelope'ye nasıl aşık olduğumu biliyorsun." Harry'nin dudakları arasından bir hıçkırık kaçtı. "Anne lütfen bana bak."

Anne, sertçe yutkunup ellerini ağır ağır çekti başından. Ardından gözyaşlarıyla buğulanmış gözlerini oğlunun kızarmış olan güzel yeşil gözleriyle buluşturdu.

"Bana inanman gerek. Benim hiçbir şeyden haberim yok, yemin ederim!"

Anne, yapamayacağını bilse bile dudaklarını araladı konuşmak adına. Zaten Şerif Walker, Harry'nin omzuna dokundu ve Anne'den önce davranarak konuştu. "Bu gece bizimle kalsan iyi olur, Harry."

Harry, şerifi duymamış gibi yaparak annesinin gözlerinin içine bakmaya devam etti.

"Bir şey söyle, lütfen." diye fısıldadı. "O mesajı ben atmadım, anne."

"Bu söylediğini doğrulayacak bir kanıt bulana kadar bizimle olman en iyisi, Harry. Hadi." dedi ve bu sefer de nazikçe kolumdan tuttu, Şerif Walker.

Harry, gözlerini annesinden ayırmadan şerife ayak uydurup yavaşça ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. Jim, şeriften önce salondan çıktı. Şerif ve Harry de hareketlendiği anda Anne, oğlunun elini kavradı hızla. Sıkıca tutup elinin üstüne uzun bir öpücük bıraktı. Ardından ayağa kalktı ve oğlunu sıkıca kolları arasına aldı. Harry, rahat bir nefes verirken gözlerini kapatıp başını annesinin omzuna yasladı.

"Sana inanıyorum, oğlum." dedi, geri çekilirken. "Elimden inancımı boşa çıkartacak bir şey yapmış olmaman için dua etmekten başka hiçbir şey gelmiyor."

Harry, gözyaşları damla damla gözlerinden düşerken başını belli belirsiz salladı ve Şerif Walker ile birlikte önce salondan sonra da evden çıktı.

Anne, arkalarından kapıya kadar ufak adımlarla takip etti onları. Harry, Şerif Walker'ın arabasına binerken kapıya tutundu ve ayakta durabilmek için destek aldı. Boğazında büyük bir yumrunun oluştuğunu hissederken kendi kendine mırıldandı: "Sana inanmak istiyorum."

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu, boğuk çıkan sesiyle.

Göz kapakları ağırlaşan genç kız, uzun süreli sessizlikten sonra kulaklarına dolan kadife renkli sesle Harry'ye biraz daha sokuldu. Dudaklarında saf mutluluğun göstergesi olan bir gülümseme vardı.

The Sun Go Down | Styles.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin