ஐ15ஐ

557 70 49
                                    

"Reiner!"
Koşarak Reiner'ın yanına gelip elini dizlerine koyarak uzun uzun soluklandı.

"N'oldu? Neden koştun? Önemli bir şey mi var?"

Roselia, gülümseyerek dikildi.
"Motor yarışını kazandım!"
Boyalı siyah saçlarını elinin tersiyle arkasına itekleyip gururla sırıttı.
"Ee, kimmiş umutsuz vaka?"

"Vaov! Sahiden bunu başarabildin mi? İnanılmazsın." Demişti Reiner gülerek." Bunu kutlamalıyız, hadi seni yemeğe çıkarayım."

"Sahiden mi?"

"Evet, hadi gidelim." Demişti Reiner, önlüğünü çıkartıp kenara astı.
Motorsikletlerden birini tamir ederken üzerine yağ sıçramasını istemiyordu.

Eldivenlerini de kenara koyup Roselia'ya döndü.
"Hadi gidelim."

"Senin gibi bir yakuzanın motorsiklet tamircisi olması çok tuhafıma gidiyor. Normalde para babası olman gerekmez mi? Malum, sırtımın içinden geçerken bana, aldığın paralarla böbürleniyordun." Diye homurdandı Roselia.

"Dikkat çekmemem gerekiyor, sen de takdir edersin ki 24 yaşında bir insanın kendiliğinden zengin olma imkanı yok."

"Yani evet, mantıklı."

"Ayrıca kes şunu," garajdan çıktıktan sonra Reiner, garajın anahtarına basarak bariyeri indirdi.
"Sadece niyetim korkutmaktı. İncitmek değil."

"Gözümü kanattın!"

"Tamam, üzgünüm!" Dedi Reiner gözlerini devirerek." Boy gösteriyordum."

"Hmph."

"Hey! Hadi ama Lia, iki sene evvel de kaldı. Sana şuan çok iyi davranıyorum değil mi?" Diyerek saçlarını karıştırıp güldü." Üstelik himayem altındasın. Yani güvendesin, bir çiziği sorun etmeyelim."

"İyi...öyle yapalım bari."

Reiner güldü.
"Ee, ne yemek istersin?"

"Ramen!"

* * *

Roselia, önünde durduğu restorana uzun uzun bakmıştı.

"Ne duruyorsun? Gelsene." Diye seslendi Reiner.

Ancak Roselia cevap vermek yerine restorana bakmaya devam ediyordu.

Reiner, onun yanına gelip elini omzuna koydu.
"Sorun ne?" Diye sordu.

Roselia, başını iki yana salladı ve daha sonra gülümsedi.
"Bir şey yok, hadi girelim."
Önden ilerleyerek restorana girmişti.

Arkasından Reiner'da girdi ve bir masaya oturdular.

Garsonlardan birisi yanına geldi. Roselia'ya baktığında şaşırmış gibi gözüküyordu, ancak bu ifadenin yerini hemen bir gülümseme aldı.
"Roselia!"

"Merhaba, Eduardo."

"Uzun zamandır gelmiyordun, taşındığını düşünmüştük."

"Hayır...buralardayım..." diye mırıldandı Roselia.

"Ah Eren nerede bu arada? Hep onunla gelirdiniz!"

"O...yok." Diyip tebessüm etti." Evet, yok..."

"Anlıyorum..."

Reiner, öksürerek varlığını belli etmişti.

Eduardo, ona dönüp not defterini açtı.
"Evet, pardon! Ne isterdiniz?"

"İki ramen istiyoruz." Demişti Reiner.

Eduardo, not defterine siparişi yazdı.
"Pekala, hemen Niccolo'ya söyleyeceğim, her zamanki yediğinden yapacak!"

"Teşekkür ederim."

Eduardo, yanından ayrıldığında iç çekerek Reiner'a döndü.
Zaman zılgıt yeme zamanıydı.
"Evet...söyle."

"O yüzden mi öyle donup kaldın?" Diye sordu Reiner." E tabi ki atlatmanı hemen beklemiyorum, ancak bir şeyler beslemen hikayenin sonunda seninde yaralanman anlamına gelir, Lia."

"Biliyorum, biliyorum! Unutmama izin vermiyorsun ki zaten..." diye homurdandı Roselia." Hayır, sadece uzun zamandır bu restorana gelmiyordum ve bilirsin...birini silsen de o kişiyle olan anılarını silemezsin."
Başını çevirip genelde oturdukları koltuğa bakmıştı.

"Uçak geliyooor, nhaa~" chopstickinj Eren'in ağzına doğru sallayarak ilerlettiğinde, Eren homurdanmasına rağmen ağzını açarak yemeği midesine kabul etti.

Çiğnerken bir yandan da çevredeki insanların ona bakıp bakmadığına bakıyordu. Lokmasını yuttuktan sonra Roselia'ya baktı.
"Rosi! Bu çok utandırıcıydı!"

"Ama seni zorlamadım bile kendi isteğinle açtın ağzını." Derken Roselia gülüyordu.

"Hnn.." gözlerini kaçırmıştı.

Nefesini verip tekrar Reiner'a döndü ve gülümsedi.
"Neyse, geçmiş geçmişte kaldı. Önümüze bakalım."

Tabakları önlerine konduğunda, teşekkür ederek yemeklerini yemeye başladılar.

İlerleyen saatlerde sakelerini de içmişlerdi ve kafaları güzelleşmişti.

Reiner, çalan telefonunu açıp kulağına götürdü.
"Efendim patron?"

Daha sonra gözlerini devirerek ciddileşti.
"Tamam hemen geliyorum."
Telefonu kapattığında, Roselia ona merakla bakıyordu.
"Eren'e mi gidiyorsun?"

"Sadece Eren'le uğraşacak kadar beceriksiz biri miyim ben..." diye homurdandı Reiner." Acil gitmem gerekiyor. Bizim grubu gafil avlamışlar, yardımıma ihtiyaçları var. Sen eve gidebilir misin? Taksi tutayım mı?"

"Yok yok! Ben giderim, o kadar da güzel değilim." Diyip güldü Roselia, belli etmemeye çalışarak.

"Güven vermiyorsun."

"Hadii!"

Reiner'ı bir şekilde ikna ettikten sonra, restorandan çıkmışlardı. Reiner'la yolları ayrıldığında, o da kendi evine yol tutmuştu.

Ancak sarhoşluğun getirdiği bir şey olsa gerek ki; sürekli Eren'le olan anıları göz önüne geliyordu. Ayıkken unutmaya çalıştığı ne varsa sarhoşken bir bir yüzüne vuruyordu.

"Aiissh!" Başına vurmuştu." Bunu hak ettim mi sahiden?!" Diye söylendi kendi kendine." Aptallar...aptal sürüsü!"

Korna sesi duyduğunda, başını çevirdi ve arabanın farlarının ışığı gözlerine hücum etti. Yerinden kıpırdayamamıştı, bu yüzden canının acımaması için dua etmekle yetinmişti.

Gözlerini kapadığında, kendisini yoldan itilirken buldu. Onu sıkıca tutan kollar sayesinde sert bir şekilde de düşmemişti üstelik.

İnleme sesi duyduğunda hâla daha gözünü açmamıştı. Ancak kolların sahibini görmese de, kokusunu bilecek kadar tanıyordu.

Gözlerini yavaşça açtığında, kendisinden daha güzel yeşil gözlere sahip olan Eren'le karşılaştı.
"Seni arabaların altına gir de öl diye geride bırakmadım ben Rosi."

Killer.||Yeager.Where stories live. Discover now