28. Bölüm - Sevmek?

En başından başla
                                    

Ayrıca sesindeki o uyaran ton beni rahatsız etmişti. Onu asıl uyarması gereken kişi bendim. Buraya haftalardır onun için gelmiştim ama umursamamıştı. Birdenbire yine sinirlendim. Yorgunluğum öfkeye dönüştü. Orada öyle durup beni uyarması ve hesap sorması damarıma basıyordu. Neticede amacım bize bir şans vermekti...

Ellerimi benimle uğraşma dercesine kalçalarıma koydum ve öfkemi sesime de yansıtmaya çalıştım. "Bu, o günden sonra ilk gelişim değil. Hem biliyor musun? Ben hep buradaydım. Sen, beni öldürecekmiş gibi kendince eğlendiğin o ilk seferden öncede, sonrada buradaydım."

Tek kaşımı ukala bir tavırla kaldırdım. "Hatta biliyor musun? Belki de gitmesi gereken sensindir. Çünkü buraya önce ben geldim. Bu yüzden burası benim sayılır! Çünkü..." diye devam ediyordum ki lafımı kesti sorusuyla.

"Bu ilk gelişim değil derken ne demek istedin?" hâlâ kollarını göğsünde birleştirmiş öylece karşımda duruyordu. Ancak gözlerindeki şaşkınlığı okuyabiliyordum.

Yani bunca zamandır her gün buraya geldiğimle ilgili hiç bir fikri yoktu...

"O gün sadece düşünmek için zamana ihtiyacım vardı... Evet, tamam yöntemlerin hoş değil ama haklı olduğunu anladım ve geri geldim. Ama sen yoktun. Bir türlü de gelmedin. Kahretsin Lance kaç ay oldu neredeydin? Hem sen niye..."

Hırlayarak beni susturdu ve dudaklarını benimkine yapıştırdı. Şokla kesilen nefesim, sert öpücüğüyle yutuldu. Ensemi kavradı ve beni istediği açıya getirmek için başımı eğip öpüşmemizi derinleştirirken sesli bir şekilde inledi.

İlk içgüdüm ona karşı koymak ve itmekti. İtiraz etmek için ağzımı açmamla dili anında benimkini buldu ve birkaç saniye öncesine dair, öfkem de dâhil bütün düşüncelerim kayboluverdi. Kollarımı boynuna doladım.

Uzunca bir sürenin ardından dudaklarını çekerek, alnını alnıma yasladı. "Bana geri gelmişsin" dedi nefes nefese. 

Sanki acı çeker gibi yüzünü buruşturarak gözlerimin içine baktı. "Bilmiyordum Eva, gittin sanmıştım. Kendi kendime seni rahat bırakacağıma dair söz verdim."

Gözlerim boşluğa kaydı. Söyleyeceğim şeyin, doğru olabilme ihtimalini gözlerinde görmek istemiyordum. "Korkum, acımasız yanının bir gün beni bulması." dedim. Sonra gülümsedim ama gözlerine bakmak yerine bakışlarımı geniş göğsüne çevirdim. "Ama denemeden bilemeyiz değil mi?"

Eliyle nazikçe çenemden tutarak bakışlarımı yüzüne çevirdi. "Asla." dedi yemin eder gibi. "Asla sana zarar vermem Eva." Gözlerinin içine bakarken her kelimesini inanarak söylediğini fark ettim.

Ancak yine de içimdeki o dürtüyü engelleyemiyordum.

Evet, beni bilerek incitmezdi belki ama farkında olmadan yaptıklarımız; bazen çok daha kırıcı olabiliyordu. 

Ancak her şeye; aklımdaki tüm soru işaretlerine ve daha da önemlisi içgüdülerimi rağmen yine de kafamı sallayarak onu onayladım.

Bana içten bir gülümsemeyle bakıyordu. Sanki mutlu gibiydi. Daha önce: üzgün, kızgın, sinirli, eğlenen, gülen, öfkeli, hatta öfkeden deliye dönen Lance'ler görmüştüm ama bu yeni bir şeydi...

Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. Sonra öylece ayakta dikilmekten rahatsız oldum ve kıpırdanmaya başladım.

Güldü ve "Hadi gel oturalım." dedi.

Ağacın dibine yan yana oturduk. Sanki hâlâ olanlara inanamıyormuş gibi bakıyordu bana. Ne yapacağım, nasıl davranacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Daha önce bir sevgilim bile olmamıştı. 

Öpüşmek iyiydi aslında... Hem çokta güzel öpüşüyordu. Keşke beni tekrar öpse diye düşünürken bakmakta olduğumun farkında bile olmadığım dudakları seğirdi. Ahhh lanet! Kesinlikle ne düşündüğümü anlamıştı. Gözlerimi kırpıştırıp, hızla bakışlarımı kaçırdım. Kendimi tekmelemek istiyordum...

Sırf konuyu değiştirmek ve utancımdan kurtulmak için çaresizce söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışıyor ve yapmaya çalıştığım şeyi anlamamasını umuyordum. Boğazımı temizledim. "Eeeee, neredeydin peki bunca zamandır?"

Bana yandan bir bakış atarak, ukala bir şekilde gülümsedi. "Orada burada işte."

Sonra gülümsemesi ahlaksız bir hal aldı ve göz kırpıp, "Ama gerçekten beni bu kadar özlediğini bilseydim çok daha erken dönerdim." demesine gözlerimi devirerek karşılık verdim.

Sonra ifadesi ciddileşti. "Hep seni düşündüm Eva. O eve gelip seni almak ve bir daha da asla bırakmamak istedim."

Gözlerime bakarken oradaki netliği görebiliyordum. "Senin dediğini yapıp gitmene izin verdim, ama bir daha veremem üzgünüm." Niye üzgündü ki? Sonuçta beni bırakmayacağını söylüyordu değil mi? Hem ben ne demiştim ki?

Burnumu buruşturdum. "Ben öyle bir şey söylemedim."

"Söyledin." derken kendinden o kadar emin görünüyordu ki düşünceli bir şekilde kaşlarım çatıldı. Emin değildim... 

"Üstelik, birkaç farklı şekilde söyledin Eva ama gitmene izin vermeme sebep olan sadece bir tanesiydi."

Ona, 'ne söylediğin hakkında hiçbir fikrim yok.' bakışlarımı gönderdim ve anlamasını umdum. Sonuçta bu bakışlar Saya'da hiç işe yaramıyordu...

Saçımdan bir tutam alarak parmaklarına doladı ve daldın dalgın oynamaya başladı. Sonra bana bakmadan kısık bir sesle, "Ya da belki onu kendinden çok düşünmektir, sırf o mutlu olsun diye gitmesine izin vermektir." dedi.

Yaptığımız o konuşmayı hatırlıyordum ve sevmekten bahsediyorduk... Bir dakika ne?

Beni sevdiğini mi söylemek istiyordu? Beni sevdiğini düşünmek istemiyordum, buna cesaret edemezdim...

Hem insanlar bunu söylemek için biraz beklemezler miydi? Önce karşındakini tanımak gerekmez miydi? İşler Rakshasalar da farklı mı yürüyordu? Sanmıyordum. Bu yüzden tek kaşımı kaldırarak ona şüpheyle baktım.

Tepkime gülümsedi. "Bana inanmıyorsun."

'Ehh, yani der' gibi kafamı salladım.

"Neden?"

Bir cevap vermek için birkaç uzun saniye düşündüm. "Belki biraz hızlı olduğu içindir, sonuçta beni tanımıyorsun. Hem daha kaç kere görüşebildik ki üç, ya da dört mü?"

Ancak, neredeyse sevişeceğimiz ikinci karşılaşmamızı unutmuş olmasını ümit etmek fazla mı iyimserce olurdu acaba? Sonuçta emindim ki çoğu insan; ilk karşılaşmalarında kendilerini öldüreceğini düşündükleri adamla, ikinci görüşmelerinde sevişmeye kalkmazdı. Yani sanırım...

Kalbimi hızla çarptıran bir gülümsemeyle bana doğru eğildi. "Seni bir yıl kadar önce ormana ilk geldiğin gün gördüm."

Ağzım şaşkınlıktan açık kaldı. "Gerçekten mi?"

Kafasını salladı. Saçlarımla oynamaya devam ediyordu. Bana yandan bir bakış atıp, "İzin ver bitireyim." dedi. Sustum ve merakla beklemeye başladım.

EVA +18 (Avesta Serisi 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin